Eğitimci Yazar, Bengül Alkan, Samsun’dan sesleniyor duygu dünyasına, ‘Amacım Türk Edebiyatının usta kalemlerinin arasında yer almaktır. Yazmaktan asla vazgeçmemek hep yazmak... Edebiyatımızda büyük bir boşluğu öykücülük anlamında dolduracağıma inancım tamdır’ sözleri geleceğin edebiyatçısı açısından son derece cesur ve önemli bir serzenişi yansıtıyor.
Gastepress’e özel röportaj veren Eğitimci Yazar Bengül Alkan, “Sanatçı dediğimiz kişi kendisini toplumdan soyutlayarak bir fil dişi kulesinde yaşayamaz. Çünkü insan sosyal bir varlıktır.” Düşünceleri ile gerçekleştirdiğimiz o manidar röportajı ilginize sunuyoruz.
“Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni eğitimci yazarı Bengül Alkan. Dedenizin akşamları sizi dizinin dibine alıp, saçlarını okşayarak uyuyana kadar anlattığı hikâyelerden beslendiğinizi anlıyoruz. Bilinçaltına aldığınız öyküler bugün Kapı olarak okuyucu ile buluştu diyebilirmiyiz..? “
“DEDEMDEN HER AKŞAM FARKLI BİR HALK HİKÂYESİ DİNLERDİM “
Küçük bir kız çocuğuyken yaz tatillerimi dedemin yanında geçirirdim. Her akşam farklı bir halk hikâyesi dinlerdim dedemden. Çocuk zihnime yerleşmiş ve beni oldukça fazla etkileyen hikâyeler gelecekteki yazma sürecimin elbette ki temelini oluşturan şeylerden biridir.
“Sanat ve sanatçı için Sanat; özgürlüğün ifade ve üretimi olarak nitelendirebilirmiyiz. Sanatın derin anlamında yeni bir yaşam bulmak Var olanın değişikliğine özlem varımıdır. Yazılan; gerçek olandan kesitler taşıyarak düşünceye sevk eder insanı. Sanatçı; üretken olmak zorundamıdır sizce neler söylersiniz..? “
“FANTASTİK ÖGELERE YER VERDİĞİM ÖYKÜLERİM VAR”
Kimi yazarlar sadece iç dünyasından beslenmeyi tercih eder. Kimi yazarlar ise gözlemlemeyi... Ben elbette iç dünyamdan da faydanalıyorum. Çoğunluğunda ise gerçek yaşamdan faydalanmayı tercih ediyorum. Bana göre iyi bir yazar, gözlemleme ve empati yeteneği gelişmiş kişidir. Gerçekçi, dramatik, toplumsal sorunları dile getiren, bazen de ironik bir yolla eleştiriler yapan, egzotik, gizemli bazen de büyülü gerçeklik dediğimiz fantastik ögelere yer verdiğim öykülerim var.
“Her sanatçı gibi sizinde kendini bağlayan, kendi özel yasaları, yol haritanız mevcuttur. Dünyayı, en azından yaşadığınız toplumu sahiplenerek, dünyayı, insanları, olayları inceleyerek, gözlemleyerek tanımak, anlatmak ve gerçeğe yürümek isteği vazgeçilmeziniz olarak değerlendirebilirmiyiz..? “
“SANATÇI KENDİSİNİ TOPLUMDAN SOYUTLAYAMAZ"
Sanatçı dediğimiz kişi kendisini toplumdan soyutlayarak bir fil dişi kulesinde yaşayamaz. Çünkü insan sosyal bir varlıktır. Herhangi bir duygusunun karşılığını ancak insanların arasına karışarak, tecrübe ederek bulabilir. O sebepten sanatçı, toplumdan asla uzak olmamalı ve hep üretmeli hep daha iyiyi daha güzeli ortaya çıkarmayı amaç edinmelidir.
“Yazdığınız öykülerle, beşerî ilişkileri duyumsayabilme, bunlar arasında ilişkiler kurabilme yeteneğini arttırmaktır. Gibi bir hedefiniz olayları irdeleyerek mi yazıyorsunuz…?“
“KAFEDE SOKAKTA OTOBÜSTE HİKÂYELER İLE ÖRÜLÜYORUZ “
Ben gözlem yapmayı seven bir yazarım. Ve benim gibi düşünen kalemlerin asla körelmeyeceğine hep işlek kalacağına inanıyorum. Çünkü yaşam dediğimiz hep bir hikâye barındırıyor içerisinde. Sokağa çıktığımız an, bir durakta, bir otobüsün içinde ya da bir kafede otururken her an hikâyelerle örülüyüz. Yazdığım ve yazmaya devam edeceğim öykülerimle topluma bir kapı aralamayı, farklı farklı yaşamlara göz gezdirmeyi ve duygudaşlık anlamında daha insancıl yaklaşımlar sergilenmesini sağlamak amacım olmuştur.
“Kitap yazmak sizin yüreğinizdeki neleri değiştirdi. Veya neleri kazandırdı Eğitimci yazar olarak bu konuda neler söyleyeceksiniz..? “
“ÖYKÜ ŞİİRİ BİRBİRİNE BENZETİRİM OKUYANIN DUYGUSU DEĞİŞİR “
Öykülerimde olayların bir görünen kısmı bir de derin imgelerin ardına gizlenmiş ikinci bir katman kısmı vardır. Okuyucuyu düşünceye sevk etmek açısından ucu açık sonlara da yer vermişliğim oldu. 21. YY’ dayız ve okuyucuya her şeyi olduğu gibi verirsek nitelikli okur olma anlamında okuyucunun kendisini bulması açısından ne katkımız olabilir ki? Ayrıca her okuyucu aynı öyküden farklı farklı anlamlar çıkarabilir. Bu bakımdan ben öykü ile şiiri birbirine benzetirim. İkisini de okuyan her insanda bambaşka duygular uyandırır.
“İlk yazmaya başladığınız anda kalemin akışına mı bırakırsınız kendinizi yoksa oya gibi işlermisiniz, öykülerinizi. Yazdığım metne yabancılaşıp, acımasız bir eleştirmene dönüşebilirmisiniz. Yani yazılarımın en büyük eleştirmeni kendiniz olurmusunuz..? “
“İNSAN OKUMADAN YAZSADA DUYGU KATAMAZ YAZILARINA “
Küçük yaşlardan bu yana okumayı oldukça seven birisiyimdir. Zaten yazar olmanın ilk koşulu çok fazla okumaktan geçer. Okumadıktan sonra nitelikli ve kaliteli bir kalem olmak pek mümkün değildir. Edebiyata olan tutkum beni bu alanda eğitim almaya sevk etti. Edebiyat öğretmeni olmamın da katkısıyla Türkçenin kullanımına dikkat edip elimden geldiğince duru ve akıcı bir dil kullanmaya çalıştım.
“Yolunuz engellerle dolu bir edebiyat maraton yoludur. Amacınız öykü dalındaki az sayıda olan değerli yazarlarımız arasında yer bulmak, kalıcı olmakmıdır. Yeni bir akım ve tarz üreteceğinize inancınız varmıdır..? “
“YAZDIKLARIMIN EN BÜYÜK ELEŞTİRMENİ KENDİM OLMUŞIMDUR “
Evet, yazdıklarımın en büyük eleştirmeni kendim olmuşumdur her zaman. Diğer türlü insanın kendisini geliştirmesi mümkün değildir. Yazdıklarımı çok sevip onlara aşık olursam asıl tehlike orada başlar. En iyiye ulaşma açısından metinden uzaklaşmalı ve acımasız bir eleştirmene dönüşmelidir yazar. İyi bir okur olmamın da getirisi vardır burada. Kendi yazdıklarıma da bir okur gözüyle bakabiliyorum.
Yaşım henüz çok genç. Amacım Türk Edebiyatının usta kalemlerinin arasında yer almaktır. Yazmaktan asla vazgeçmemek hep yazmak... Edebiyatımızda büyük bir boşluğu öykücülük anlamında dolduracağıma inancım tamdır.
BENGÜL ALKAN KİMDİR BİR TANIYALIM
Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni yazarımız ;1992 Samsun doğumlu. Öğrenim hayatının hepsi bu şehirde geçti. Edebiyata olan ilgisi çok küçük yaşlarda başladı. Dedesinin akşamları onu dizinin dibine alıp, saçlarını okşayarak uyuyana kadar anlattığı hikâyelerde neler yoktu ki? Belki de bilinç altında yer edinmiş bu hikayeler, onu ileride yazmaya iten şeylerin temelini oluşturuyordu. Liseye geçince edebi eserlerle tanışmış, edebiyatın kendisine sığınak olduğunun farkına varmıştı. Ve bütün bunlar o yıllarda onu yazmaya da yöneltti. Çok okuyor, belki de okuduklarının da tesiri altında gizli gizli yazmaya çalışıyordu. Dünyası tamamıyla okumak ve yazmaktı. Lise sıralarında girdiği bu yol, tutkuya dönüşmüş, içinde inanılmaz bir istek oluşturmaya yetmişti bile. O yüzden edebiyat bölümünü tercih etmiş ve Samsun Ondokuzmayıs Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanmıştı. Üniversitede daha çok yazmaya başlamış ancak bir köşede saklayıp, zamanını bekler olmuştu. Şimdi ise vakti gelmiş ve “KAPI“ adını verdiği kitabında kapıları açmış ve okuruyla paylaşmaya karar vermiştir.
Gerçek ya da tasarlanmış olayları ilgiyi çekecek bir biçimde anlatan, romandan kısa düz yazı türüdür öykü. Bireyin ve toplumun gelişmesini, çelişkileri, çatışmalarını kararlı biçimde sergileyen söz sanat türüdür. Öyküler; kendi başına bir bütünsellik taşımalıdır. İçeriği, kurgusu, dili, anlatımıyla organik bir bağ içinde olan, yaşayan, yaşatılan. Estetik, imge, duygusallık, bireysellik. Zaman zaman bunalımları aksettiren, hissettiren ama bunalıma sokmayan. İleriye dönük gelecek kaygısı taşıyan, donanımlı olmalıdır. Taşıdığı kaygıyı dile getirip, düşünceye sevk etmelidir. Bugünün sorunlarıyla geleceğe bakan olmalı. Edindiği bilgi ve gözlemleri kendi süzgecinden geçirerek gelecek için kullanmalıdır. Konulara titizlikle yaklaşmalı, hümanist olmalıdır. Öteden beri konu edilenlere günümüz gerçekliğinde bakmalıdır. Uykuları kaçırmalı, düşünceye sevk etmelidir. İşte bu noktada genç yazarımız şunları
Sanat ve sanatçı için yazarımız: “Sanat; özgürlüğün ifade ve üretimidir. Sanatın derin anlamında yeni bir yaşam bulmak ya da yaratmak yatar. Var olanın değişikliğine özlem vardır. Yazılan; gerçek olandan kesitler taşıyarak düşünceye sevk eder insanı. Sanatçı; yaratıcı olmak zorundadır. Yazar; farkındalığı aşmış, şahıslara faydalı olan ve düşünen, düşündürendir. O nedenle roman ve öyküler yeni biçimler alarak kendisini yenilerken, sanatçının da bir değişim içinde olması gerekir. Sanat ve sanatçı; özgün ve halkın her kesimine hitap edebilmeli; kısacası halkın insanı olmalıdır. Öykülerimi hümanizmi baz alarak yazıyorum. Ayrıştırıcı değil birleştirici olmayı tercih ediyorum. Ayrıca öykülerde cinsiyet ayrımcılığı yapmıyorum. Onun yerine empati kavramıyla okurların dikkatini çekmeye çalışıyorum. Bir kadın yazar olarak erkek dünyasını da anlatmaktan geri kalmıyorum.“ demektedir.
Eğitimci Yazar Bengül Alkan; “Her sanatçı gibi benim de kendimi bağlayan, kendi özel yasalarım, yol haritam mevcuttur. Dünyayı, en azından yaşadığım toplumu sahiplenerek, dünyayı, insanları, olayları inceleyerek, gözlemleyerek tanımak, anlatmak ve gerçeğe yürümek isteği vazgeçilmezimdir. Kendi tasavvur ve gözlemlerim sonucu yazacaklarımın karşı taraftakilere geçeceği, kattığım; ruhsal enerji, metafor, ironilerle; düşünceye sevk etme isteğim daima ağır basacaktır. Böylelikle büyük bir iletişim kurarak okurla birbirimizi anlamayı, birlik olmayı ve en önemlisi ruhsal olarak doyuma ulaşmayı hedeflemişimdir. Karşılıklı anlayış olmadan insanın kendini ifade etme çabası boşunadır. Görevim; kendimce okurların önüne bir dünya sermek, o dünyaya inandırmak; yanlış ve gereksiz inançlardan, alışkanlıklardan kurtarmak çabasında olmaktır. İnsanları her acı veya hüzne hazırlayarak güzel olana yöneltme yeteneği kazandırmaktır. Yazdığım ve yazacağım öykülerle, beşerî ilişkileri duyumsayabilme, bunlar arasında ilişkiler kurabilme yeteneğini arttırmaktır. Sanat gıda verir, uyuyan ruhları uyandırır. Ruhsal heyecanlar verir ve en önemlisi düşünmeyi öğretir. Olayları irdeleyerek, yeniden üretmek için iç ve dış dünyayı cümlelerle, tasvirlerle yepyeni düşünce ufukları açmak ve vaktimizin anlamını simgeleştirmek hedefimdir. İnsanın kendisine, çevresindekilere; bu dünyada ne aradığımızı, neden yaşadığımızı, varlık sebebimizin ne olduğunu çeşitli varyasyonlarla dile getirmek, en azından bu soruları kendilerine sormalarına yardımcı olmaktır. Sorunların; öykülerimle dillendirilmesi, psikolojik travmaların azaltılması, çıkış noktalarının gösterilmesi açısından görev üstlenmiştir.“
Bengül Alkan; “Hayat bir alışveriş merkezi gibidir. Alanı, vereni iletişim içindedir.Olup bitenlerin iyi gözlemlenmesi, bağ kurulması yaşama anlam katacaktır. Bilgi olmadan, o konu hakkında çokça araştırma yapmadan asla fikirler üretilemez. Okumak ve araştırmak bir yazarın vazgeçilmezi olmalıdır. Herkes kendi penceresinden bakar hayata, olup bitenlere. Şöyle veya böyle anlamlar yükler. Ve sonra kendi duygu ve düşüncesini dışa vurur. İşte o dışa vuruşlarda şayet; bilginiz, araştırmanız da varsa topluma olumlu katkılarda sunmuş olursunuz. Bilgi sahibi olmak, araştırmak, sonra da objektiflikle duygusal ve realite içinde hareket etmeye, cesareti de eklemek prensibim olmuştur.“
“İşte bu cümleden; şahsen yaşadığım ve çevremde olup biteni gözlemleyerek edindiğim bilgiler çerçevesinde sosyal içerikli olayları öyküleştirerek, topluma mesajlarla katkı sağlamak amacıyla yazmaya başladım.Yapılan yorumlara da dayanarak ;öykülerimi felsefi, psikolojik, tasavvufi açıdan da besleyerek akıcı, sade bir anlatımla aktarmaktayım. Zaman zaman örf ve ananelerle kronikleşmiş alışkanlıklara her gün toplum vicdanını sızlatan kangren haline gelmiş olaylara, beşeriyetteki insan ilişkilerine öncelik vererek dikkat çekmeye çalışırken ; metafor, aforizma, hiciv, felsefe ve psikolojik atıflarla, yoğun betimlemelere yer vermeyi ihmal etmedim. Zaman zaman fantastik, masalsı, egzotik tarzdaki öykülerimde de topluma mesaj vermeyi görev edindim.Yeni bir akım ve tarz yaratacağıma yürekten inanıyorum.“
“Son olarak Gastepress’e açıklamak istediğiniz bir konu varsa sizden rica edelim. Göstermiş olduğunuz ilgi için çok teşekkür ederiz. “
“Gastepress.com’a bana röportaj imkânı sunduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Remzi bey, Nice başarılı röportajlarınız olmasını diliyorum.”
RÖPORTAJ Remzi Yıldırım - gastepress.com
Gastepress’e özel röportaj veren Eğitimci Yazar Bengül Alkan, “Sanatçı dediğimiz kişi kendisini toplumdan soyutlayarak bir fil dişi kulesinde yaşayamaz. Çünkü insan sosyal bir varlıktır.” Düşünceleri ile gerçekleştirdiğimiz o manidar röportajı ilginize sunuyoruz.
“Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni eğitimci yazarı Bengül Alkan. Dedenizin akşamları sizi dizinin dibine alıp, saçlarını okşayarak uyuyana kadar anlattığı hikâyelerden beslendiğinizi anlıyoruz. Bilinçaltına aldığınız öyküler bugün Kapı olarak okuyucu ile buluştu diyebilirmiyiz..? “
“DEDEMDEN HER AKŞAM FARKLI BİR HALK HİKÂYESİ DİNLERDİM “
Küçük bir kız çocuğuyken yaz tatillerimi dedemin yanında geçirirdim. Her akşam farklı bir halk hikâyesi dinlerdim dedemden. Çocuk zihnime yerleşmiş ve beni oldukça fazla etkileyen hikâyeler gelecekteki yazma sürecimin elbette ki temelini oluşturan şeylerden biridir.
“Sanat ve sanatçı için Sanat; özgürlüğün ifade ve üretimi olarak nitelendirebilirmiyiz. Sanatın derin anlamında yeni bir yaşam bulmak Var olanın değişikliğine özlem varımıdır. Yazılan; gerçek olandan kesitler taşıyarak düşünceye sevk eder insanı. Sanatçı; üretken olmak zorundamıdır sizce neler söylersiniz..? “
“FANTASTİK ÖGELERE YER VERDİĞİM ÖYKÜLERİM VAR”
Kimi yazarlar sadece iç dünyasından beslenmeyi tercih eder. Kimi yazarlar ise gözlemlemeyi... Ben elbette iç dünyamdan da faydanalıyorum. Çoğunluğunda ise gerçek yaşamdan faydalanmayı tercih ediyorum. Bana göre iyi bir yazar, gözlemleme ve empati yeteneği gelişmiş kişidir. Gerçekçi, dramatik, toplumsal sorunları dile getiren, bazen de ironik bir yolla eleştiriler yapan, egzotik, gizemli bazen de büyülü gerçeklik dediğimiz fantastik ögelere yer verdiğim öykülerim var.
“Her sanatçı gibi sizinde kendini bağlayan, kendi özel yasaları, yol haritanız mevcuttur. Dünyayı, en azından yaşadığınız toplumu sahiplenerek, dünyayı, insanları, olayları inceleyerek, gözlemleyerek tanımak, anlatmak ve gerçeğe yürümek isteği vazgeçilmeziniz olarak değerlendirebilirmiyiz..? “
“SANATÇI KENDİSİNİ TOPLUMDAN SOYUTLAYAMAZ"
Sanatçı dediğimiz kişi kendisini toplumdan soyutlayarak bir fil dişi kulesinde yaşayamaz. Çünkü insan sosyal bir varlıktır. Herhangi bir duygusunun karşılığını ancak insanların arasına karışarak, tecrübe ederek bulabilir. O sebepten sanatçı, toplumdan asla uzak olmamalı ve hep üretmeli hep daha iyiyi daha güzeli ortaya çıkarmayı amaç edinmelidir.
“Yazdığınız öykülerle, beşerî ilişkileri duyumsayabilme, bunlar arasında ilişkiler kurabilme yeteneğini arttırmaktır. Gibi bir hedefiniz olayları irdeleyerek mi yazıyorsunuz…?“
“KAFEDE SOKAKTA OTOBÜSTE HİKÂYELER İLE ÖRÜLÜYORUZ “
Ben gözlem yapmayı seven bir yazarım. Ve benim gibi düşünen kalemlerin asla körelmeyeceğine hep işlek kalacağına inanıyorum. Çünkü yaşam dediğimiz hep bir hikâye barındırıyor içerisinde. Sokağa çıktığımız an, bir durakta, bir otobüsün içinde ya da bir kafede otururken her an hikâyelerle örülüyüz. Yazdığım ve yazmaya devam edeceğim öykülerimle topluma bir kapı aralamayı, farklı farklı yaşamlara göz gezdirmeyi ve duygudaşlık anlamında daha insancıl yaklaşımlar sergilenmesini sağlamak amacım olmuştur.
“Kitap yazmak sizin yüreğinizdeki neleri değiştirdi. Veya neleri kazandırdı Eğitimci yazar olarak bu konuda neler söyleyeceksiniz..? “
“ÖYKÜ ŞİİRİ BİRBİRİNE BENZETİRİM OKUYANIN DUYGUSU DEĞİŞİR “
Öykülerimde olayların bir görünen kısmı bir de derin imgelerin ardına gizlenmiş ikinci bir katman kısmı vardır. Okuyucuyu düşünceye sevk etmek açısından ucu açık sonlara da yer vermişliğim oldu. 21. YY’ dayız ve okuyucuya her şeyi olduğu gibi verirsek nitelikli okur olma anlamında okuyucunun kendisini bulması açısından ne katkımız olabilir ki? Ayrıca her okuyucu aynı öyküden farklı farklı anlamlar çıkarabilir. Bu bakımdan ben öykü ile şiiri birbirine benzetirim. İkisini de okuyan her insanda bambaşka duygular uyandırır.
“İlk yazmaya başladığınız anda kalemin akışına mı bırakırsınız kendinizi yoksa oya gibi işlermisiniz, öykülerinizi. Yazdığım metne yabancılaşıp, acımasız bir eleştirmene dönüşebilirmisiniz. Yani yazılarımın en büyük eleştirmeni kendiniz olurmusunuz..? “
“İNSAN OKUMADAN YAZSADA DUYGU KATAMAZ YAZILARINA “
Küçük yaşlardan bu yana okumayı oldukça seven birisiyimdir. Zaten yazar olmanın ilk koşulu çok fazla okumaktan geçer. Okumadıktan sonra nitelikli ve kaliteli bir kalem olmak pek mümkün değildir. Edebiyata olan tutkum beni bu alanda eğitim almaya sevk etti. Edebiyat öğretmeni olmamın da katkısıyla Türkçenin kullanımına dikkat edip elimden geldiğince duru ve akıcı bir dil kullanmaya çalıştım.
“Yolunuz engellerle dolu bir edebiyat maraton yoludur. Amacınız öykü dalındaki az sayıda olan değerli yazarlarımız arasında yer bulmak, kalıcı olmakmıdır. Yeni bir akım ve tarz üreteceğinize inancınız varmıdır..? “
“YAZDIKLARIMIN EN BÜYÜK ELEŞTİRMENİ KENDİM OLMUŞIMDUR “
Evet, yazdıklarımın en büyük eleştirmeni kendim olmuşumdur her zaman. Diğer türlü insanın kendisini geliştirmesi mümkün değildir. Yazdıklarımı çok sevip onlara aşık olursam asıl tehlike orada başlar. En iyiye ulaşma açısından metinden uzaklaşmalı ve acımasız bir eleştirmene dönüşmelidir yazar. İyi bir okur olmamın da getirisi vardır burada. Kendi yazdıklarıma da bir okur gözüyle bakabiliyorum.
Yaşım henüz çok genç. Amacım Türk Edebiyatının usta kalemlerinin arasında yer almaktır. Yazmaktan asla vazgeçmemek hep yazmak... Edebiyatımızda büyük bir boşluğu öykücülük anlamında dolduracağıma inancım tamdır.
BENGÜL ALKAN KİMDİR BİR TANIYALIM
Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni yazarımız ;1992 Samsun doğumlu. Öğrenim hayatının hepsi bu şehirde geçti. Edebiyata olan ilgisi çok küçük yaşlarda başladı. Dedesinin akşamları onu dizinin dibine alıp, saçlarını okşayarak uyuyana kadar anlattığı hikâyelerde neler yoktu ki? Belki de bilinç altında yer edinmiş bu hikayeler, onu ileride yazmaya iten şeylerin temelini oluşturuyordu. Liseye geçince edebi eserlerle tanışmış, edebiyatın kendisine sığınak olduğunun farkına varmıştı. Ve bütün bunlar o yıllarda onu yazmaya da yöneltti. Çok okuyor, belki de okuduklarının da tesiri altında gizli gizli yazmaya çalışıyordu. Dünyası tamamıyla okumak ve yazmaktı. Lise sıralarında girdiği bu yol, tutkuya dönüşmüş, içinde inanılmaz bir istek oluşturmaya yetmişti bile. O yüzden edebiyat bölümünü tercih etmiş ve Samsun Ondokuzmayıs Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanmıştı. Üniversitede daha çok yazmaya başlamış ancak bir köşede saklayıp, zamanını bekler olmuştu. Şimdi ise vakti gelmiş ve “KAPI“ adını verdiği kitabında kapıları açmış ve okuruyla paylaşmaya karar vermiştir.
Gerçek ya da tasarlanmış olayları ilgiyi çekecek bir biçimde anlatan, romandan kısa düz yazı türüdür öykü. Bireyin ve toplumun gelişmesini, çelişkileri, çatışmalarını kararlı biçimde sergileyen söz sanat türüdür. Öyküler; kendi başına bir bütünsellik taşımalıdır. İçeriği, kurgusu, dili, anlatımıyla organik bir bağ içinde olan, yaşayan, yaşatılan. Estetik, imge, duygusallık, bireysellik. Zaman zaman bunalımları aksettiren, hissettiren ama bunalıma sokmayan. İleriye dönük gelecek kaygısı taşıyan, donanımlı olmalıdır. Taşıdığı kaygıyı dile getirip, düşünceye sevk etmelidir. Bugünün sorunlarıyla geleceğe bakan olmalı. Edindiği bilgi ve gözlemleri kendi süzgecinden geçirerek gelecek için kullanmalıdır. Konulara titizlikle yaklaşmalı, hümanist olmalıdır. Öteden beri konu edilenlere günümüz gerçekliğinde bakmalıdır. Uykuları kaçırmalı, düşünceye sevk etmelidir. İşte bu noktada genç yazarımız şunları
Sanat ve sanatçı için yazarımız: “Sanat; özgürlüğün ifade ve üretimidir. Sanatın derin anlamında yeni bir yaşam bulmak ya da yaratmak yatar. Var olanın değişikliğine özlem vardır. Yazılan; gerçek olandan kesitler taşıyarak düşünceye sevk eder insanı. Sanatçı; yaratıcı olmak zorundadır. Yazar; farkındalığı aşmış, şahıslara faydalı olan ve düşünen, düşündürendir. O nedenle roman ve öyküler yeni biçimler alarak kendisini yenilerken, sanatçının da bir değişim içinde olması gerekir. Sanat ve sanatçı; özgün ve halkın her kesimine hitap edebilmeli; kısacası halkın insanı olmalıdır. Öykülerimi hümanizmi baz alarak yazıyorum. Ayrıştırıcı değil birleştirici olmayı tercih ediyorum. Ayrıca öykülerde cinsiyet ayrımcılığı yapmıyorum. Onun yerine empati kavramıyla okurların dikkatini çekmeye çalışıyorum. Bir kadın yazar olarak erkek dünyasını da anlatmaktan geri kalmıyorum.“ demektedir.
Eğitimci Yazar Bengül Alkan; “Her sanatçı gibi benim de kendimi bağlayan, kendi özel yasalarım, yol haritam mevcuttur. Dünyayı, en azından yaşadığım toplumu sahiplenerek, dünyayı, insanları, olayları inceleyerek, gözlemleyerek tanımak, anlatmak ve gerçeğe yürümek isteği vazgeçilmezimdir. Kendi tasavvur ve gözlemlerim sonucu yazacaklarımın karşı taraftakilere geçeceği, kattığım; ruhsal enerji, metafor, ironilerle; düşünceye sevk etme isteğim daima ağır basacaktır. Böylelikle büyük bir iletişim kurarak okurla birbirimizi anlamayı, birlik olmayı ve en önemlisi ruhsal olarak doyuma ulaşmayı hedeflemişimdir. Karşılıklı anlayış olmadan insanın kendini ifade etme çabası boşunadır. Görevim; kendimce okurların önüne bir dünya sermek, o dünyaya inandırmak; yanlış ve gereksiz inançlardan, alışkanlıklardan kurtarmak çabasında olmaktır. İnsanları her acı veya hüzne hazırlayarak güzel olana yöneltme yeteneği kazandırmaktır. Yazdığım ve yazacağım öykülerle, beşerî ilişkileri duyumsayabilme, bunlar arasında ilişkiler kurabilme yeteneğini arttırmaktır. Sanat gıda verir, uyuyan ruhları uyandırır. Ruhsal heyecanlar verir ve en önemlisi düşünmeyi öğretir. Olayları irdeleyerek, yeniden üretmek için iç ve dış dünyayı cümlelerle, tasvirlerle yepyeni düşünce ufukları açmak ve vaktimizin anlamını simgeleştirmek hedefimdir. İnsanın kendisine, çevresindekilere; bu dünyada ne aradığımızı, neden yaşadığımızı, varlık sebebimizin ne olduğunu çeşitli varyasyonlarla dile getirmek, en azından bu soruları kendilerine sormalarına yardımcı olmaktır. Sorunların; öykülerimle dillendirilmesi, psikolojik travmaların azaltılması, çıkış noktalarının gösterilmesi açısından görev üstlenmiştir.“
Bengül Alkan; “Hayat bir alışveriş merkezi gibidir. Alanı, vereni iletişim içindedir.Olup bitenlerin iyi gözlemlenmesi, bağ kurulması yaşama anlam katacaktır. Bilgi olmadan, o konu hakkında çokça araştırma yapmadan asla fikirler üretilemez. Okumak ve araştırmak bir yazarın vazgeçilmezi olmalıdır. Herkes kendi penceresinden bakar hayata, olup bitenlere. Şöyle veya böyle anlamlar yükler. Ve sonra kendi duygu ve düşüncesini dışa vurur. İşte o dışa vuruşlarda şayet; bilginiz, araştırmanız da varsa topluma olumlu katkılarda sunmuş olursunuz. Bilgi sahibi olmak, araştırmak, sonra da objektiflikle duygusal ve realite içinde hareket etmeye, cesareti de eklemek prensibim olmuştur.“
“İşte bu cümleden; şahsen yaşadığım ve çevremde olup biteni gözlemleyerek edindiğim bilgiler çerçevesinde sosyal içerikli olayları öyküleştirerek, topluma mesajlarla katkı sağlamak amacıyla yazmaya başladım.Yapılan yorumlara da dayanarak ;öykülerimi felsefi, psikolojik, tasavvufi açıdan da besleyerek akıcı, sade bir anlatımla aktarmaktayım. Zaman zaman örf ve ananelerle kronikleşmiş alışkanlıklara her gün toplum vicdanını sızlatan kangren haline gelmiş olaylara, beşeriyetteki insan ilişkilerine öncelik vererek dikkat çekmeye çalışırken ; metafor, aforizma, hiciv, felsefe ve psikolojik atıflarla, yoğun betimlemelere yer vermeyi ihmal etmedim. Zaman zaman fantastik, masalsı, egzotik tarzdaki öykülerimde de topluma mesaj vermeyi görev edindim.Yeni bir akım ve tarz yaratacağıma yürekten inanıyorum.“
“Son olarak Gastepress’e açıklamak istediğiniz bir konu varsa sizden rica edelim. Göstermiş olduğunuz ilgi için çok teşekkür ederiz. “
“Gastepress.com’a bana röportaj imkânı sunduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Remzi bey, Nice başarılı röportajlarınız olmasını diliyorum.”
RÖPORTAJ Remzi Yıldırım - gastepress.com