Beste Bekir, Dilleşen dertleri söyleyen, derman olan, ferman yazan şiirlerini doğayı konuşturarak oluşturmuş. Yani edebiyat akımlarını doğru kullanan yazar ve şairlerimizden birisi. O Kayserili ve İstanbul’da yaşıyor. Aynı zamanda şiir çevirmeni. Üstelik Kayseri Ülker Gazetesi rahmetli Ahmet Mülayim’in kızı. Kitaplarındaki şiir mesajları insanlığa aşka dürüstlüğe tüm varlığa felsefe niteliğinde mesajlar veriyor. Beste Bekir, gastepress.com Adana İl Temsilcisi Gazeteci Remzi Yıldırım’a konuştu. Keyifli okumalar…
“Her ülkenin edebiyatı kendi toprağında filizlenir"
“Tarihsel süreçler Edebiyatlarına yön verir"
“Yazar ve Şair Dünya edebiyatlarına çalışmalı"
“Yazmak nefes almak gibidir"
YAZAR BESTE BEKİR’DEN YANSIMALAR
“Kayseri'nin ilk yerel gazetesi olan Ülker Gazetesi'nin sahibi Ahmet Mülayim'in kızıyım. Edebiyat toplumları değiştirip eğitebilecek muazzam bir güce sahip. Bir edebiyatçı olarak amacım sesimi daha çok duyurup daha çok insana ulaşmak ve topluma faydalı olmak. Türk edebiyatına mahsus Türk'ün özünü simgeleyen Bozkurt motifinin farklı bir versiyonunu Alman edebiyatındaki mitolojik kaynaklarda görmek mümkün. Hayalin Işıltılar; İklimi ise aşkı, ölümü, varoluşu, hayatı sorguladığım şiirlerimi içeriyor.”
"Kendi hayat hikâyenizle birlikte kitaplarınızı ve dokuz yaşında yazarlığa geçiş hikâyenizi merak ediyorum? Bu konuya ilişkin neler söylersiniz?"
Küçüklüğümden beri kitap okumaya ve bir şeyler yazmaya merakım vardı. Belki bu genetik bir mirastır. Kayseri'nin ilk yerel gazetesi olan Ülker Gazetesi'nin sahibi Ahmet Mülayim'in kızıyım. Ama o yaşlarda beni teşvik eden biri olmadı. Şiir yazma yeteneğim tamamen kendiliğinden gelişti. Küçüktüm ve bir kenarda anneme ve öğretmenime şiirler yazdığımı hatırlıyorum.
Eğitim hayatım boyunca hep başarılı bir öğrenci oldum. Türkiye'nin en iyi lisesi olan İstanbul Lisesi'ni (Eski: İstanbul Erkek Lisesi) kazanma ve orada okuma başarısını gösterdim. Dil ve edebiyata karşı diğer derslere kıyasla hep daha fazla ilgim vardı. Okuduğum okul Almanca eğitim veren bir okuldu. Ve bu bana Alman Edebiyatı ile de tanışma fırsatını sağladı. Şiir ve edebiyata olan merakım başka bir ülkenin edebiyatının da katkısıyla dallanarak gelişme gösterdi. Hatta üniversite hayatımda da tercihim bu bölümler oldu. Türk Dili ve Edebiyatı ile Alman Dili ve Edebiyatı bölümlerini bitirdim. Karşılaştırmalı edebiyat ve çeviri çalışmalarım hâlen sürüyor.
"Şair İbrahim Minnetoğlu anısına düzenlenen şiir yarışmasında kazandığınız üçüncülük size neler kattı?"
Şair İbrahim Minnetoğlu anısına düzenlenen şiir yarışmasında kazandığım üçüncülük, içimdeki şiir yazma arzusunu daha da körükledi. Küçük yaşta kazanmış olduğum bu ödül, şiirle ve edebiyatla olan bağımı güçlendirdi. Bu alanda kendime daha çok güvenmemi sağladı.
"Marmara Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı ile Alman Dili ve Edebiyatı okudunuz. Çeviri alanında çalışmalarınız var. Bu bağlamda Alman Edebiyatı ile Türk Edebiyatını kıyaslarsak nelere dikkat çekersiniz? Eğitim hayatınızın yazdıklarınıza nasıl bir katkısı oldu?"
Her ülkenin edebiyatı kendi toprağında filizlenir, kendi ikliminde yeşerir, kendi insanından ilham alır. Dolayısıyla her ülkenin edebiyatı kendine özgüdür. Fakat bazen farklı ülkelerin edebiyatları arasında da şaşırtırcı benzerliklerle karşılaşabiliriz. Bunu da şöyle açıklayabiliriz: Çağlar boyunca birbiriyle yaşamış fakat günü geldiğinde farklı bölgelere göçmüş kavimleri incelediğimizde bunların arasında birtakım benzerlikler bulmak elbette ki mümkün olacaktır. Bu doğal bir süreçtir. Örneğin Türk edebiyatına mahsus Türk'ün özünü simgeleyen Bozkurt motifinin farklı bir versiyonunu Alman edebiyatındaki mitolojik kaynaklarda da görmek mümkündür. Başka bir örnek vermek gerekirse, Batı edebiyatında Novelle adında bir edebi tür ile karşılaşırız ki bu tür Türk edebiyatındaki kısa hikâyelerle benzerlik gösterir. Bunun en güzel örneklerini Ömer Seyfettin'de görebiliyoruz. Her iki toplumun da hem Türk toplumunun hem Alman toplumunun savaştan etkilendiğini ve savaşın gölgesinde edebi eserler verdiğini biliyoruz. Savaş dendiğinde Alman edebiyatında akla gelen savaşlar I. Dünya Savaşı ile II. Dünya Savaşı olarak karşımıza çıkarken Türk edebiyatında savaş dendiğinde aklımıza daha çok Milli Mücadele dönemi ve Kurtuluş Savaşı gelmektedir. Bu da göstermektedir ki toplumların geçirdiği tarihsel süreçler onların edebiyatlarına yön verir.
Şiir çevirisi konusuna değinmem gerekirse şunu söylemeliyim. Sadece bir dili iyi biliyor olmanın o dilden şiir çevirmek için yeterli olmadığını düşünüyorum. Bir şiiri doğru çevirebilmek, orijinal dilin konuşulduğu ülkenin edebiyatı ve tarihi hakkında da bilgi sahibi olmayı gerektirir. O nedenle şiir çevirmek zengin bir edebi birikim ister. Kısaca özetlersem, eğitim hayatım edebiyata daha geniş bir perspektiften bakabilmemi sağladı. Edebiyatı tek tek milletler nezdinde değil de bütüncül olarak görebilmeme olanak tanıdı. Önyargılarımı kırdı. Bu bağlamda dünya edebiyatına ilişkin çalışmalar yapmama önayak oldu.
"Saklı, Kırgın Günçiçeği, Hayalin Işıltılar İklimi ve Kalemimden Dökülenler isimli kitaplarınız yazarlık duraklarınızın adı. Eserleriniz ve oradan hayata bakınca duraklarda neler görüyorsunuz?"
Saklı, ilk göz ağrım. İlk gençlik dönemime ve üniversite yıllarıma eşlik eden kitabım. Bir başlangıç. Felsefi yönümün ön planda olduğu şiirlerimden oluşuyor. Kırgın Günçiçeği ikinci kitabım. Ağırlıklı olarak aşkı tabiatın dilinden anlatmaya çalıştığım şiirlerimin bir toplamı.
Hayalin Işıltılar İklimi ise aşkı, ölümü, varoluşu, hayatı sorguladığım şiirlerimi içeriyor. Kalemimden Dökülenler araştırmacı yanımın öne çıktığı, biyografi, deneme ve şiir çevirilerimi içeren derleme bir kitap oldu. Beşinci kitabım da yakında okuyucularımla buluşacak. Hayatın değişmek demek olduğunu yavaş yavaş kavrarken şiirlerim bu değişimime eşlik ediyor. Âdeta değişerek ilerliyorum.
"Sizin için yazmak ne anlama geliyor? Bunca çaba nasıl bir gelecek hayali için?"
Benim için yazmak nefes almak gibi. Bunaldığım zamanlarda âdeta bir ilaç. Huzurlu bir iç dökümü ve rahatlama. Edebiyatla ilgilenmek benim için bir zevk. Edebiyat toplumları değiştirip eğitebilecek muazzam bir güce sahip. Bir edebiyatçı olarak amacım sesimi daha çok duyurup daha çok insana ulaşmak ve topluma faydalı olmak.
"Pek çok dergide yazıyor, İstanbul'da yaşıyorsunuz. Oradan taşra ve edebiyatımızın görünüşü hakkında neler dikkatiniz çekiyor?"
Gerek İstanbul'daki gerekse Anadolu'daki dergilere yazılarımı gönderiyorum. Yazılarımı gönderirken İstanbul veya Anadolu ayrımı yapmıyorum. 21. yüzyılda iletişimin bu denli gelişmiş olduğu bir çağda insanların nerede yaşadığının edebi yaratıcılık üzerinde önemli bir fark olmayacağını düşünüyorum. İstanbul'daki yaşam Anadolu insanına cazip gibi görünse de İstanbul'un karmaşası bazen çok yorucu bir hâl alabiliyor. Özellikle uzun süredir kanıksanmış bu betonarme hayat ve günlük telaşlar insanları doğal hayattan kopardığından dolayı edebi yaratıcılık için gerekli olan sükûneti sağlamak ne yazık ki güçleşiyor. Bu bağlamda bir avantajmış gibi görünen İstanbul hayatı insanın karşısına bir engel gibi dikilebiliyor.
"Akalemler dergisinde yazı ve çevirileriniz yayınlanıyor. Dergi hakkında sizin düşüncelerinizi öğrenmek isteriz?"
Köken olarak Kayseriliyim, ama hayatımın büyük bölümünü İstanbul'da geçirdim. Altı yaşından beri İstanbul'da yaşıyorum. Kayseri'ye çok fazla gelme fırsatım olmuyor. İstanbul ve Anadolu'daki birçok dergiye yazı göndermeme rağmen Kayseri'nin yeri benim için ayrı. Doğduğum şehrin insanlarına yazı ve şiirlerimi ulaştırmamda Akalemler Dergisi'nin desteğini yadsıyamam. O yüzden bir Kayserili olarak toplumu okumaya ve yazmaya teşvik eden, edebiyat bilincini Kayseri'ye aşılamayı kendine görev edinmiş olan Selim Tunçbilek yönetimindeki Akalemler Dergisi'nde yazmayı seviyorum. Kayseri özlemimi Akalemler'de yazarak gidermeye çalışıyorum.
ÖZEL ROPORTAJ Remzi Yıldırım gastepress.com
“Her ülkenin edebiyatı kendi toprağında filizlenir"
“Tarihsel süreçler Edebiyatlarına yön verir"
“Yazar ve Şair Dünya edebiyatlarına çalışmalı"
“Yazmak nefes almak gibidir"
YAZAR BESTE BEKİR’DEN YANSIMALAR
“Kayseri'nin ilk yerel gazetesi olan Ülker Gazetesi'nin sahibi Ahmet Mülayim'in kızıyım. Edebiyat toplumları değiştirip eğitebilecek muazzam bir güce sahip. Bir edebiyatçı olarak amacım sesimi daha çok duyurup daha çok insana ulaşmak ve topluma faydalı olmak. Türk edebiyatına mahsus Türk'ün özünü simgeleyen Bozkurt motifinin farklı bir versiyonunu Alman edebiyatındaki mitolojik kaynaklarda görmek mümkün. Hayalin Işıltılar; İklimi ise aşkı, ölümü, varoluşu, hayatı sorguladığım şiirlerimi içeriyor.”
"Kendi hayat hikâyenizle birlikte kitaplarınızı ve dokuz yaşında yazarlığa geçiş hikâyenizi merak ediyorum? Bu konuya ilişkin neler söylersiniz?"
Küçüklüğümden beri kitap okumaya ve bir şeyler yazmaya merakım vardı. Belki bu genetik bir mirastır. Kayseri'nin ilk yerel gazetesi olan Ülker Gazetesi'nin sahibi Ahmet Mülayim'in kızıyım. Ama o yaşlarda beni teşvik eden biri olmadı. Şiir yazma yeteneğim tamamen kendiliğinden gelişti. Küçüktüm ve bir kenarda anneme ve öğretmenime şiirler yazdığımı hatırlıyorum.
Eğitim hayatım boyunca hep başarılı bir öğrenci oldum. Türkiye'nin en iyi lisesi olan İstanbul Lisesi'ni (Eski: İstanbul Erkek Lisesi) kazanma ve orada okuma başarısını gösterdim. Dil ve edebiyata karşı diğer derslere kıyasla hep daha fazla ilgim vardı. Okuduğum okul Almanca eğitim veren bir okuldu. Ve bu bana Alman Edebiyatı ile de tanışma fırsatını sağladı. Şiir ve edebiyata olan merakım başka bir ülkenin edebiyatının da katkısıyla dallanarak gelişme gösterdi. Hatta üniversite hayatımda da tercihim bu bölümler oldu. Türk Dili ve Edebiyatı ile Alman Dili ve Edebiyatı bölümlerini bitirdim. Karşılaştırmalı edebiyat ve çeviri çalışmalarım hâlen sürüyor.
"Şair İbrahim Minnetoğlu anısına düzenlenen şiir yarışmasında kazandığınız üçüncülük size neler kattı?"
Şair İbrahim Minnetoğlu anısına düzenlenen şiir yarışmasında kazandığım üçüncülük, içimdeki şiir yazma arzusunu daha da körükledi. Küçük yaşta kazanmış olduğum bu ödül, şiirle ve edebiyatla olan bağımı güçlendirdi. Bu alanda kendime daha çok güvenmemi sağladı.
"Marmara Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı ile Alman Dili ve Edebiyatı okudunuz. Çeviri alanında çalışmalarınız var. Bu bağlamda Alman Edebiyatı ile Türk Edebiyatını kıyaslarsak nelere dikkat çekersiniz? Eğitim hayatınızın yazdıklarınıza nasıl bir katkısı oldu?"
Her ülkenin edebiyatı kendi toprağında filizlenir, kendi ikliminde yeşerir, kendi insanından ilham alır. Dolayısıyla her ülkenin edebiyatı kendine özgüdür. Fakat bazen farklı ülkelerin edebiyatları arasında da şaşırtırcı benzerliklerle karşılaşabiliriz. Bunu da şöyle açıklayabiliriz: Çağlar boyunca birbiriyle yaşamış fakat günü geldiğinde farklı bölgelere göçmüş kavimleri incelediğimizde bunların arasında birtakım benzerlikler bulmak elbette ki mümkün olacaktır. Bu doğal bir süreçtir. Örneğin Türk edebiyatına mahsus Türk'ün özünü simgeleyen Bozkurt motifinin farklı bir versiyonunu Alman edebiyatındaki mitolojik kaynaklarda da görmek mümkündür. Başka bir örnek vermek gerekirse, Batı edebiyatında Novelle adında bir edebi tür ile karşılaşırız ki bu tür Türk edebiyatındaki kısa hikâyelerle benzerlik gösterir. Bunun en güzel örneklerini Ömer Seyfettin'de görebiliyoruz. Her iki toplumun da hem Türk toplumunun hem Alman toplumunun savaştan etkilendiğini ve savaşın gölgesinde edebi eserler verdiğini biliyoruz. Savaş dendiğinde Alman edebiyatında akla gelen savaşlar I. Dünya Savaşı ile II. Dünya Savaşı olarak karşımıza çıkarken Türk edebiyatında savaş dendiğinde aklımıza daha çok Milli Mücadele dönemi ve Kurtuluş Savaşı gelmektedir. Bu da göstermektedir ki toplumların geçirdiği tarihsel süreçler onların edebiyatlarına yön verir.
Şiir çevirisi konusuna değinmem gerekirse şunu söylemeliyim. Sadece bir dili iyi biliyor olmanın o dilden şiir çevirmek için yeterli olmadığını düşünüyorum. Bir şiiri doğru çevirebilmek, orijinal dilin konuşulduğu ülkenin edebiyatı ve tarihi hakkında da bilgi sahibi olmayı gerektirir. O nedenle şiir çevirmek zengin bir edebi birikim ister. Kısaca özetlersem, eğitim hayatım edebiyata daha geniş bir perspektiften bakabilmemi sağladı. Edebiyatı tek tek milletler nezdinde değil de bütüncül olarak görebilmeme olanak tanıdı. Önyargılarımı kırdı. Bu bağlamda dünya edebiyatına ilişkin çalışmalar yapmama önayak oldu.
"Saklı, Kırgın Günçiçeği, Hayalin Işıltılar İklimi ve Kalemimden Dökülenler isimli kitaplarınız yazarlık duraklarınızın adı. Eserleriniz ve oradan hayata bakınca duraklarda neler görüyorsunuz?"
Saklı, ilk göz ağrım. İlk gençlik dönemime ve üniversite yıllarıma eşlik eden kitabım. Bir başlangıç. Felsefi yönümün ön planda olduğu şiirlerimden oluşuyor. Kırgın Günçiçeği ikinci kitabım. Ağırlıklı olarak aşkı tabiatın dilinden anlatmaya çalıştığım şiirlerimin bir toplamı.
Hayalin Işıltılar İklimi ise aşkı, ölümü, varoluşu, hayatı sorguladığım şiirlerimi içeriyor. Kalemimden Dökülenler araştırmacı yanımın öne çıktığı, biyografi, deneme ve şiir çevirilerimi içeren derleme bir kitap oldu. Beşinci kitabım da yakında okuyucularımla buluşacak. Hayatın değişmek demek olduğunu yavaş yavaş kavrarken şiirlerim bu değişimime eşlik ediyor. Âdeta değişerek ilerliyorum.
"Sizin için yazmak ne anlama geliyor? Bunca çaba nasıl bir gelecek hayali için?"
Benim için yazmak nefes almak gibi. Bunaldığım zamanlarda âdeta bir ilaç. Huzurlu bir iç dökümü ve rahatlama. Edebiyatla ilgilenmek benim için bir zevk. Edebiyat toplumları değiştirip eğitebilecek muazzam bir güce sahip. Bir edebiyatçı olarak amacım sesimi daha çok duyurup daha çok insana ulaşmak ve topluma faydalı olmak.
"Pek çok dergide yazıyor, İstanbul'da yaşıyorsunuz. Oradan taşra ve edebiyatımızın görünüşü hakkında neler dikkatiniz çekiyor?"
Gerek İstanbul'daki gerekse Anadolu'daki dergilere yazılarımı gönderiyorum. Yazılarımı gönderirken İstanbul veya Anadolu ayrımı yapmıyorum. 21. yüzyılda iletişimin bu denli gelişmiş olduğu bir çağda insanların nerede yaşadığının edebi yaratıcılık üzerinde önemli bir fark olmayacağını düşünüyorum. İstanbul'daki yaşam Anadolu insanına cazip gibi görünse de İstanbul'un karmaşası bazen çok yorucu bir hâl alabiliyor. Özellikle uzun süredir kanıksanmış bu betonarme hayat ve günlük telaşlar insanları doğal hayattan kopardığından dolayı edebi yaratıcılık için gerekli olan sükûneti sağlamak ne yazık ki güçleşiyor. Bu bağlamda bir avantajmış gibi görünen İstanbul hayatı insanın karşısına bir engel gibi dikilebiliyor.
"Akalemler dergisinde yazı ve çevirileriniz yayınlanıyor. Dergi hakkında sizin düşüncelerinizi öğrenmek isteriz?"
Köken olarak Kayseriliyim, ama hayatımın büyük bölümünü İstanbul'da geçirdim. Altı yaşından beri İstanbul'da yaşıyorum. Kayseri'ye çok fazla gelme fırsatım olmuyor. İstanbul ve Anadolu'daki birçok dergiye yazı göndermeme rağmen Kayseri'nin yeri benim için ayrı. Doğduğum şehrin insanlarına yazı ve şiirlerimi ulaştırmamda Akalemler Dergisi'nin desteğini yadsıyamam. O yüzden bir Kayserili olarak toplumu okumaya ve yazmaya teşvik eden, edebiyat bilincini Kayseri'ye aşılamayı kendine görev edinmiş olan Selim Tunçbilek yönetimindeki Akalemler Dergisi'nde yazmayı seviyorum. Kayseri özlemimi Akalemler'de yazarak gidermeye çalışıyorum.
ÖZEL ROPORTAJ Remzi Yıldırım gastepress.com