Öykü dili edebiyatçılarda çok önemli bir unsurdur. Öyküyü direk kendi ağzınızdan çıkar gibi değil, bir unsur aracılığı ile anlatırsanız öykü manasına ulaşıyor. Bir gül açmadan nasıl dalı ışk verip tomurcuk oluyorsa, daha sonra gül şekline dönüşüyor ise işte bunu örnek vererek hikâyenizi anlatırsanız okuyucu çok daha anlamdırıyor. İbrahi Savar, bu dili iyi kullanan öykücü yazarlarımızdan. Röportajımızda Sorularımıza verdiği cevaplar harika; “Lise çağlarından bugüne hala kütüphanelerdeyim. Klasik Türk Edebiyatı denince akla şiir gelse de hikâye halk arasında yaşayan önemli bir tür olagelmiş. Karantina günlerinden geriye küçük bir iz bırakmaktan memnumum. Elbette her yönüyle katışıksız bir topluluk değiliz. Ahmet Büke ve Ethem Baran’ı beğenerek okuyorum “ röportajdan aldığım notlarda bu vurguları yapıyor. Bakalım o mütevazi görünümü ile sorulara nasıl cevaplar yansıtmış görelim işte Öykü yazarı İbrahim Savar’ın söyledikleri…“Hayat hikâyenizi ve yazarlık serüveninizi okurlarınız için nasıl anlatırsınız? “Yaklaşık 40 yıldır nefes alıyorum. Bir 30 sene var çevremde olup bitenlerden haberdarım. Ama bir birey olarak kendimi tanımam kitaplarla olan tanışıklığıma denktir sanıyorum. Kütüphaneli bir evde doğmayan ve okumaya meraklı her çocuk gibi benim de kendimi en mutlu hissettiğim yer halk kütüphaneleriydi. Hala kütüphanede vakit geçirmekten çok hoşlanırım. Lise yıllarından itibaren kalemimden özgün satırlar dökülmeye başladı. Gençlik yarışmalarının sıkı takipçisiydim. Çocuk yaşta, okulda zorunlu olarak yazdıklarım dışında, beni yazmaya iten şey neydi? Bu sorunun cevabını vermek çok da kolay değil. Yazı, zihne ekilen tohumun mahsulü. Onu kâğıt üzerinde görmek, somutlaştırmak büyülü bir şey. Hesaba düşmeden peşinden yürümüş olmalıyım. “ Akalemler’de hikâyelerinizi düzenli olarak okuyoruz. Sizi başka dergilerde de hikâyelerinizle görüyoruz. Neden hikâye? “ ‘Hikâye’ kavramı bir edebi tür olarak ‘öykü’ye karşılık olmasının ötesinde, edebiyatın en temel unsuru. Farklı yoğunluklarla olsa da, şiir için de roman için de geçerli bir kural. Evvela anlatacak bir hikâyeniz olmalı. Çevrenize biraz dikkatli bakar, gün sonunda bir iki dakika ardınıza dönerseniz, yaşam dediğimiz şeyin, bir kısmı birbiriyle bağlantılı, kimi uzun kimi kısa hikâyelerden oluştuğunu görürsünüz. Bu, duyarlı biri için sonsuz bir olanak anlamına geliyor. Elbet bir de edebi gelenek tarafı var konunun. Klasik Türk Edebiyatı denince akla şiir gelse de hikâye halk arasında yaşayan önemli bir tür olagelmiş. Söylenceler, kahramanlık hikâyeleri, masallar sözlü kültür aracılığıyla gelişimini hep sürdürmüş. Sanırım ben de teknoloji çağına yetişememiş şanslı bir çocukluğun kulak dolgunluğuyla ilk olarak hikâyeye yöneldim. “ Yanılmıyorsam Tyb genel merkezinin Salgın Edebiyatı özel dosyasında bir hikâyeniz yer aldı. “Kısa Çöp Kısa Hayat” güzel yakalanmış bir konu ve iyi bir kurgusu var. Sizin için de Akalemler’de değişik imzalar, isminizi anarak değerlendirmelerde bulundular. Şimdi ve gelecek bağlamında neler söylersiniz.”Dünya zor bir yıl geçirdi. Salgın, hepimizi derinden etkiledi. Tarih kitaplarında okuyup, filmlerde gördüklerimizi aratmayacak günler yaşadık, yaşıyoruz. Özellikle salgının ilk günlerinde hepimizin üstüne çöken karamsar havanın etkileri var o öyküde. Hepimiz, aklımızın hep bir köşesinde yatan ‘insanoğlu buna da bir çözüm bulacaktır’ düşüncesine rağmen belirgin bir korkuya kapıldık galiba. Öykü, birkaç gün gibi kısa bir zamanda olgunlaşıp tamamladı kendini. Bu, yoğun bir duyguya işaret ediyor. Henüz her şey düzelmese de tünelin ucundaki ışık göründü. Karantina günlerinden geriye küçük bir iz bırakmaktan memnumum. Edebiyatın bir görevi de bu değil midir: İnsan yaşamı üzerinden tarihe not düşmek. “ Akalemler yazarları arasında olmakla yazarlığınızın örtüştüğü ayrıştığı noktalar var mı derginin önemli yazarlarından biri olarak neler söylemek istersiniz? “Elbette her yönüyle katışıksız bir topluluk değiliz. Her birimizin hayata bakışı farklı. Sağlıklı toplumlar, sağlıklı birliktelikler de böyle olmalıdır bana göre. Ancak ortak bir derdimiz var: Günü boşa geçirmeden, çıkar gözetmeden, hem kendi yaşamlarımıza anlam katmak hem de düşünce dünyamıza katkı sunacak üretimlerde bulunmak. Aldığımız olumlu tepkiler ışığında kendimizi başarılı sayarsak şımarıklık etmemiş oluruz umarım. “ Genç ama özgün bir kaleminiz var. Bunu hangi eserler ve yazarlarla ilişkilendirebilirsiniz desem kimleri ve hangi klasikleri hatırlatırsınız?”Pek çok isim saymak mümkün elbette. Ancak Türk öyküsünün iki temel taşı Ömer Seyfettin ve Sait Faik’le, önemli bir durağı olan Tomris Uyar başta gelir. Kemal Tahir ve Tahsin Yücel’i çok önemserim. Yakın dönemdense Ahmet Büke ve Ethem Baran’ı beğenerek okuyorum. “Bir kitap çapında yayınlanmış hikâyeleriniz var. Yakında kitabınızı okurla buluşturmayı düşünüyor musunuz? “Bu, yıllardır ertelediğim bir şey. Okurun karşısına hep daha iyi bir istifle çıkma endişesinden kaynaklanan bir durum. Fakat artık kabarık bir dosya var elimde. Bir bu kadar daha bekleyemeyeceğim galiba.ÖZEL RÖPORTAJ/Remzi Yıldırım/gastepress.com
KÜLTÜR-SANAT
23 Ocak 2021 - 12:23
Öykü Yazarı İbrahim Savar " Karantina günlerinde küçük bir iz bırakmaktan memnunum "
Kelimelerin rotasını, anlam ve çağrışımlarını enfes kullanıyor, Yazar ve Şair İbrahim Savar, Yaşanılmış hayat gerçeklerini duvara sarılmış bir sarmaşık gibi insanı sarıyor edebiyat dili. kullanımlar daha öykünün isminden başlayan bir cazibe ile sizi öyle sarıyor ki ezberleyene kadar okuyorsunuz. İşte böyle bir yazar İbrahim Savar.
KÜLTÜR-SANAT
23 Ocak 2021 - 12:23
Bu haber 1857 defa okunmuştur.
İlginizi Çekebilir
AFERİN ÖĞRETMENİM SİZİN SAYENİZDE GEİDİK BU YOLLARA
Ibrahimim yolun bahtın açık olsun başarılar dilerim. İnsallah tüm yazdığın hikayeler dilden dile dolaşır
Başarılar diliyorum.Yolun bahtın açık olsun.. Sevgi ve selamlar ????????.✍️????