Bu ülke de dengeler konusunda titiz olunmadığı sürece her zaman vatandaş mağdur olur. Denge bu ülke de gerçekten hassas ve titizlikle üzerinde durulması gereken konudur. Cumhuriyet kurulduğundan beri bu titizlik olmadığı için oluşan kaosların sıkıntıların yaşanan mağduriyetlerin odağında vatandaş olmuş, ve her zaman bu mağduriyetlere vatanı için göğüs germiştir. Gazi Mustafa Kemal’in ölümü sonrası İsmet İNÖNÜ döneminde yaşanan hadiseler Devletin üniter yapısını muhafaza etmek adına camilerin ahıra çevrilmesinden tutunda insanların açlıkla sınanması bunun gerçek bir göstergesi olmuştur. Daha sonrasında ki Adnan MENDERES dönemin de insanlar biraz rahatlamakla birlikte sonu askeri vesayetle bitmiş, uzun süren sıkıntılı dönemin sonunda ise yeni bir askeri vesayet ve Turgut ÖZAL döneminde kısmen rahatlama ancak devamında 28 Şubat dönemi soyulan bankalar Ekonomik kriz ve buna benzer faturaları hep vatandaş ödemek zorunda kalmıştır. Sebep ve sonuç ilişkisi açısında kurumsal bir devlet mekanizmasının eksiği ve denge hususunda ise kimler avantajlı ise onun penceresinde dizayn edilen bir devlet yönetimi ve buna paralel mağdur vatandaş. Bu kısır döngü her zaman var olmuştur. Var oldukça da sıkıntılarla karşı karşıya kalan da vatandaş olmuştur. Kurumsal Bir devlet anlayışınız olmadığı sürece bu denge yönetimi kimin lehine olursa kısır döngü de baki olur.
Ak parti döneminde kurumsal devlet anlayışı oturamadı. Recep Tayyip ERDOĞAN liderlik açısında güçlü bir kişilik olmasına rağmen kurumsal devlet anlayışının mekanik olarak devlet yapısında var olamayışı temel sebeplerinden biri de bürokrasidir. Bir çok konuşmasında da kendisi bu bürokrasi çılgınlığında şikayet etmiş, Türkiye’nin önünde ki engellerden olduğunu söylemiştir. Sistemin değiştirilmesi, kanunların revize edilmesi bile bu bürokrasinin gerçekte ne için , kimin için çalıştığının anlaşılması zordur. Adnan MENDERES asılmasından 28 Şubat sürecine kadar, FETÖ olaylarından Doğu olaylarına kadar her kaostan beslenen her zaman Bürokrasi olmuştur. Ancak şu anda daha sıkıntılı bir şekle çevrilmiş durumda yani oligarklaşan bir bürokrasinin ayak seslerini duyuyor gibiyiz.
Oligark Bürokrasi nedir?
Oligarşi, ayrıcalıklı bir grubun iktidarda olduğu yönetim şeklidir. Genellikle bu grubun bencilce liyakat değil de aidiyet noktasında şekillenen ve görevlerini kötüye kullanarak gerçekleştirdiği, despotça, hoyratça, hesapsızca bir yönetim şeklidir. Oligarşinin üyesi ya da destekçisi olan kişi ya da grupları tanımlamak için "oligark" terimi kullanılır. Hesap vermeden yaşayan yolsuzluk hırsızlık ve aidiyet noktasında devletin değerleriyle örtüşmesine gerek kalmadan vatandaşın hakkından ve hukukundan bihaber olan organizasyonun adı Oligark Bürokrasidir. Vatandaşın aidiyet duygularına zarar veren bu sistem Devlet için beka sebebidir. Bildiğiniz bütün terör organizasyonlarından daha tehlikelidir. Oligark Bir Devlet anlayışından bahsetmiyoruz oligark bir bürokrasiden bahsediyoruz. Oligark Devlet Yönetimleri uzun ömürlü olmaz fakat Demokrasi ile yönetilen sistemlerde paralel devlet anlayışı ile ortaya çıkan oligark sistemler uzun ömürlüdür. planlarını liderlik özellikleriyle ön plana çıkan Recep Tayyip ERDOĞAN sonrasına hazırlamaktadırlar. Çünkü bu sistemin besin kaynağı kaostur. Ak Parti döneminde her kaosta güçlenen bu hiyerarşik sistem şu anda en güçlü dönemini yaşamaktadır. Bu sürece dikkat etmek gerekir. Bu sistemin bir ideolojisi olmaz. Beraber hareket edemeyecek bütün ideolojilere sahip kişilerin ortak paydası olur, ortak hareket ettirir.
O halde çözüm nedir?
Hz Ali’ye ithaf edilen söz ile başlamak gerekir. ‘Devletin Dini adalettir’ diyor Hz Ali. İdeolojik olarak hangi formasyon ile yönetildiği önemli olmadan devletin adalet sisteminin kusursuz olması Devletin beka problemlerini yok eder. Eğer adalet kusursuz olursa oligarşi olmaz olamaz Adalet bir kutup yıldızı gibi yerinde durur. geri kalan her şey onun etrafında döner. Şeklinde ki Konfüçyüs’ün sözleri belki binlerce yıl öncesinden adaletin ne kadar önemli olduğunu işaret ediyor. O halde Adalet sistemini güçlendirmeliyiz. Daha sonra yapacaklarımızı yapmalıyız.
Kalemine sağlık.