Merhamet yoksunu kişilerin dara düştüklerinde yakınmaya sızlanmaya hakları yoktur. Başkalarının yaşadığı acılara sıkıntılara göz yuman, görmezden gelen empati yoksunları sıra kendilerine geldiğinde pireyi deve yapabilmektedirler.
Oysa,
başkaları acı çekerken yüreklerinin ucu dahi sızlamamıştır. Duyguları körelmiş gibi yaşayan, ben eksenli bencil ruhsuz kişiliklerdir. Empati kurabilmek, merhametli kişilerin işidir.
Merhameti olmayanın empati kurabilmesi düşünülemez. İkisi birbirine bağlıdır, kim bilir. İnsanlar çeşit çeşittir, kimisi başkasının yaşadığı sıkıntılara duygusal olarak aşırı yoğunlaşıp kendini huzursuz hissederken, kimileri de hiç etkilenmez.
Empatinin dozunu kaçırıp, başkalarının yükünü üstlenmek ne kadar anormal bir durumsa, hiç kimsenin hiçbir sıkıntısından etkilenmemek, duyarsız olmak da o derece anormal, insani olmayan bir durumdur.
Empati kurabilen insanın daha şefkatli, daha merhametli, daha yardımsever insani duygularının daha gelişmiş olması düşüncesi geliyor akla. Merhamet, insana en çok yakışan bir olgudur.
İnsan,
bazen merhamete o kadar ihtiyaç duyar ki, özellikle hastane koridorlarında. Şefkatli hekimlerimizin çok olduğunu bilsek de, çaresiz en zor anlarımızda bana hikaye anlatma söylemleri ile bizi yaralayan, içimizi acıtanlar da olmuştur. Merhametin damlasına muhtaç olduğumuz anlarda dahi.
Sözün kısası,
empati yoksunu kişiler her yerde var, eğitimli veya eğitimsiz, insanın vicdanıyla ilgilidir, belki de. Ya da aileden aktarılamayan eksik kalan bir şeydir. Yüreğinde merhamet olanlara çıksın yolumuz, sevgiyle kalın.