Kendi ülkesine kendisi kadar zarar veren, affedersiniz içine tüküren, kırıp döken başka bir millet daha var mıdır acaba diye düşünüyorum. Varsa da, acaba hangileri, kimler bize benziyor, Biz kimlere benziyoruz? Diye düşünerek yol alıyorum yürüyüş diye çıktığım yolda.
Yol boyu yok, yok yani. Kaldırımdan aşağı, sağda solda. Memleket bizim olmasa hani, orta yerde başka şeyler de olacak, o derece.
Daha birkaç ay önce konulan bankları kaldırımdan aşağıya çukura yuvarlanmış halde görüp geçtikten sonra, "La havle" çekerek yürüyorum. Yahu, ne istiyorsunuz şu kenarda duran sandalyeden? Canınız birilerine sıkıldı, birilerini pataklamak istiyorsanız, bu kendiniz olabilirsiniz. Sandalyenin suçu günahı ne? Bu, senin benim cebimden çıkan paralarla yapılan bir şey üstelik kirli, düzensiz bir ortam. Senin hoşuna mı gidiyor?
Çöplüğün içinde yaşamak istiyorsan, git kendine bir çöp alanı oluştur; gözlerden ırak. Hani diyor ya bir şarkıda, "Bir yer bulalım dünyadan uzak," işte öyle bir yer bul. Hani öfkelisin ya, her şeye, herkese düzene.
İnsanların katkıları, emekleri ile oluşturulan boğazlarından kesilen vergiler ile sunulan hizmetin üstünde herkesin hakkı vardır. Senin bu yaptığın hem edepsizlik hem başkalarının hakkına, hukukuna girmektir. Sen tekme savurup ya da üstünü kazıyıp ne kadar zarar verebilirim diye elinden geleni yaparken, biz de bizden sonra gelenler temiz otursun diyerek elimizdeki yere koyduğumuz poşetleri dahi üstüne koymuyoruz. Başkalarının üstü başı batmasın, kirlenmesin diye.
Derken, yürümeye devam. Bir değil ki hangi biri? Diğeri, öbürü derken uzar gider. Şu sağa sola savrulmuş içki şişeleri, onlarcası; zıkkımın kökünü iç diyesi geliyor insanın. İçtiğinden bize ne. Ne içersen iç, lakin şu şişeleri al götür yanında diyeceğim de, kafa normal değil ki; sızmana gerek yok, kafa baştan bulanık.
Şu soda şişelerini kırıp kırıp bitiremeyenler, yol boyu cam kırıklarıyla dolduranlar, Allah sizi de ıslah etsin. Ortalığa ve insanlara zarar verebilmek için özel bir çaba sarf ediyor gibiler. Hangi tarafa gidersen git, durum aynı. Geçen sağlık ocağına doğru yürürken, abartmıyorum, en az on tane var solumda; diğer tarafa baktım, üç beş tane. Koca alan, bildiğin Efes diyarı.
Yazık, yazık. "Dertliyim" diyor, içiyor. "İşsizim" diyor, içiyor. "Keyfim çok" diyor, içiyor. Bahanesi çok. İyi de kederinden, keyfinden, ortalık şişeden geçilmiyor. Bize ne, bize ne. Ne yapıyorsan yap da, ortalığı çöp alanına çevirme. Bizim kedi dahi kumun içine ettiği pisliği kapatma telaşıyla nasıl bir çaba sarf ediyor, insan olarak siz de biraz düşünün.
Zor değil, inan zor değil bazı şeyleri düşünebilmek; çaba gerektirmiyor, güç gerektirmiyor; yüksünmeyin, yorulmayın; hepinizin peşine bir temizlik görevlisi görevlendirilemez. İki adım ötede çöp kutusu varken, su şişesini ya da izmariti fırlatmak; ayakaltına hoşunuza mı gidiyor? Çöplere baka baka yediğin çikolatanın tadı güzel mi geliyor ya da? Memleket, memleket diye naralar atmak yetmez. Memlekete gözün gibi bakacaksın; bir çöp dahi düşürmeden, içine etmeden içine tükürmeden.
Vallahi hangi birine laf anlatır eğitirsin. Eğitimle çözülebilir her şey der, eğitmeye başlarsın; ilk öğrendikleri harflerle sokakları, duvarları, yolları kara tahtaya çevirirler. Yarısından çoğu küfür, yarısı da sözde sevda mesajları. Sevdanın sokaklarda kirletildiği bir alan haline gelir ortalık. Derken bir reklam sözü geliyor aklıma: "Kirlenmek güzeldir." Kim bilir, belki de o reklamın kimilerinin bilinçaltına yerleşmiş, bilinçaltı kalıpları vardır; devamını düşünmek zor mesele. Ne demiştik? Evet, okuma yazma önemli; bunu da kanıtlamanın en kolay yolu, duvarları kara tahtaya çevirmek. Ne kadar okuma yazma sevdalısı olduğumuzu kim bilebilir; dünyanın bizden haberi yok.
Yürüyüşe giden her yolda bu duygular yaşanır. Ruhunuzu arındırmak için çıktığınız yolda bunları düşünürsünüz.
Ne diyelim
Memleket bizim istediğimizi yaparız, istediğimizi atarız, istediğimizi yıkarız, istediğimizi yakarız düşüncesi mi hâkim? Belki de kimileri kendini böyle daha özgür hissediyor; hani kimileri vardır ya eve gelince çorabı bir tarafa, ceketi bir tarafa, şapkayı bir tarafa atar da, "Oh be, evim gibisi yok," der ya; o misal mi bu ruh hali? Benim o zaman istediğimi yaparım.
Peki, tersinden düşünecek olursak: Memleket bizim, saçamam, savuramam; zarar veremem, çöpe çeviremem, ortalığa atamam; çöp ne güne duruyor. Kirletemem, kıyamam, bu benim memleketim. Pırıl pırıl olmalı hani derler ya, "Cıncık gibi." Yapılan hizmeti anlarım, takdir ederim; gözüm gibi bakarım, gözüm gibi korurum; bunlar hepimizin, hepimizin emeği. Hepimizin yüreği. Herkesin bileğinden bir emek. Korurum, kollarım; bu benim memleketim; içine tüküremem...
Demek çok mu zor? Memleketi ne kadar çok sevdiğin, nasıl davrandığınla ilgilidir. Bir bak kendine, ne kadar seviyorsun?
Güzel günlere, temiz yarınlara; kalın sağlıcakla.