Türkiye yine zorlu ve oldukça tartışmalı bir seçim sürecini, 31 Mart yerel seçimleri geride bıraktı. Yine her seçimde olduğu gibi bu seçimden de aklımızda kalan tek şey birbirimize olan hakaretlerimiz ver hakaretlerin getirdikleri kırgınlıklar. Geride bıraktığımız seçim sürecinden ise en çok gençlerin etkilendiğini görmekteyiz. Ülkemizin sorunları ile ilgilenip çözüm üretmek her gencin görevi olduğu konusunda hemfikiriz fakat bu seçim rüzgarına kapılıp birbirini kırıp üzen genç arkadaşlarımızın bu tavrı terk etmesi gerektiğinin de altını çizmekte fayda var. Mensup olduğu partinin programlarını, kongrelerini, seçim beyannamelerini takip etmek veya aktif görev alıp bayrağını asmak savunduğu ilkelerin peşinden gitmek tarif edilemeyecek kadar güzel bir duygudur ama bunun yanında farklı görüşlerin bir arada oturup muhabbet edebilmeleri de bize yakışacak en güzel davranışların arasındadır. Sert tavrımızı bir kenara bırakarak nezaket çerçevesi içinde tartışmak, dostluğumuzun daim olmasındaki en büyük etkendir. Tavandan tabana yansıyan bu sert siyaset kültürü, gençler arasındaki bağları git gide koparmaktadır. Siyasi liderlerin kullandığı üslup seçmenlere olduğu gibi yansımakta ve kopuşların kat ve kat artacağını da bugün net bir şekilde görmekteyiz.
Önümüzde karışılacağımız daha büyük sorunlar varken ve bu sorunları ancak beraber olduğumuz sürece çözebilecekken birbirimizden ayrışmamış asıl sorunların en büyüğüdür. Biz gençlerin ve ülkemiz vatandaşlarının bu seçim rüzgarından sıyrılıp daha önemli ve ciddi konuşmaları tartışmamız gerektiğinin farkına varmamız gerekiyor. Sürekli ilerleyen teknoloji de Türkiye’nin yerini, evrende neler olup bittiğini, eğitimde neden hala başarısız olduğumuzu, ekonomimizi, üniversite mezunu arkadaşlarımızın işsizlik ile olan problemlerini, ilk okula giden küçük kardeşimizin neden Alman vatandaşı olmak istediğini oturup tartışmamız gerekiyor. Küçük sorunlar içinden boğulmaktan çıkıp kendimize tek tek pencere açıp daha büyük sorunlar ile ilgilenip önce ülkemiz daha sonra yaşadığımız bu gezegen için üretmemiz gerekiyor. İnsan ancak ürettiği zaman insandır.
İrdelenmesi gereken bir diğer konu ise, seçim zamanı dışında da gençlerin bu siyaset rüzgarından bir türlü çıkamamaları konusudur. Üniversite hayatında bir Sivil Toplum Kuruluşuna veya partiye çakılıp kalan genç arkadaşlarımız, bu kuruluşlardaki geçirdiği süre ile saygınlık kazanma arasında doğru orantı olduğunu düşünüyorlar. En güzel öğrenme yolunun tecrübe olduğunu varsayarsak, bu kuruluşlarda görev alıp terlemek gençler için elbette bulunmaz bir nimettir. Değinmek istediğim nokta alabildiğimizi alıp okuduğumuz bölüme, ilgi duyduğumuz alana yönelmektir. Bu ülkeye faydalı olmanın kilit noktası, içinde bulunduğumuz çağın gereği olarak daha çok okuyup daha fazla dinlemektir. Hatta en önemlisi dinlemeyi öğrenebilmektir.
Bu zamanın gençleri bundan 15 20 yıl sonra ülkemiz için önemli kararlar alırken bugün öğrendiklerimizi kullanacaklarını unutmaması gerek. Bu seçim süreci veya seçim sonrası dönemlerde tamamen siyasete çakılıp kalmaktan ziyade alanımıza yönelmemiz ülkemiz açısından daha hayırlı olacağını düşünüyorum. Her çiçekten yeteri kadar faydalanıp, sert tavrımızı bir kenara bırakarak, ilim irfan yolunda ilerlemek biz gençlere düşen vazifedir.
BATUHAN ŞAHİN
Agzına Sağlık Hocam.
Yıkılmaz Bitmez MTTB Eskimez