Toplum olarak sanırım ahlaki bir çöküntünün içerisindeyiz. Bu ahlakiliği herhangi bir din veya inançla karıştırmamak gerekiyor. Ahlakilikten kastım; Müslüman’ın, Hristiyan’ın, A partilinin, B partilinin, muhafazakarın, liberalin veya herhangi bir şey olmayanın dahi yapması gereken normal, toplumun devam edebilmesi için gereken ahlaki kurallar. Örneğin Elazığ depreminden sonra ev sahiplerinin kira fiyatlarını iki katına çıkarması, ahlak dışı bir davranış. Bu davranış bir din, inanç, parti veya düşünceye ait değil. Bu davranış Afrika kıtasında da yanlış, Avrupa’da da Asya’da da Ortadoğu’da da. Dünyanın neresine giderseniz gidin her zaman yanlış olan davranışlardan bahsediyoruz. Şu an ülkemiz bu davranışların içerisinde fazlasıyla yer almakta. En kötüsü de bu davranışlar artık normalmiş, hayatımızın bir parçasıymış gibi hareket ediyoruz. Artan bu kira fiyatları birkaç gün haber oluyor ve hiçbir şey olmamış gibi yine hayatımıza devam ediyoruz. Gözümüzün önünde haksızlıklara şahit oluyoruz, sesimizi çıkarmıyoruz. Yaşanan bu ahlak dışı olaylara kendi içimizde veya üç kişilik arkadaş grubunda konuşarak çözüm bulmamız biraz zor. Ortada yanlış bir davranış varsa ve bunun yanlış olduğuna inanıyorsak gereken tepkiyi göstermeli ve düzeltene kadar tepkimizi devam ettirmemiz gerekiyor.
Gittikçe kutuplaşıyoruz. Gittikçe bireyselliğimiz artıyor. Bir süre sonra yalnız doğup yalnız öleceğiz, farkında değiliz. Yaşanan bu kutuplaşmaların en büyük sebebi ahlaki çöküntülerin artık hayatımızın bir parçası haline gelmesi. Biz artık bu ahlak dışı davranışları bile partileştirdik. Haberleri okurken artık “bunu kesin şu partili yapmıştır” deniliyor. Yani bu durum o parti olsa da olmasa da yanlış bir şey. Hataları partileştirdik. Ahlaki çöküntülerimizi bile iki kutba ayırıp, kendimizi bir tarafa itiyoruz. Çok basit bir şey yapmamız gerekiyor, doğruya doğru, yanlışa ise yanlış demek. Bunu deyince de “bu adamın ne olduğu belli değil” diyorlar. Şaka gibi bir duruma geldik. İnsanları taraf seçmeye zorluyorlar. Bu yaşananların temel sebebi ahlaki davranışlarımızı artık kaybetmemiz. Kaybettikçe daha kötü, daha acımasız insanlar haline geliyoruz. Çıkarımız varsa dostluk ediyor, yoksa etmiyoruz. Aşırı derecede her konuyu politikleştiriyoruz. Siyasetin konusunun insan olduğunu unuttuk. Kutuplaşmaların, politika ile fazla ilgilenmemizin, aşırı derecede bireysel davranışlarımızın sebebi ahlaki yoksunluk.
Ahlaki çöküntüyü net olarak görmek istiyorsanız eğer tartışma programlarını izleyebilirsiniz. En ufak şeyde alev almaya hazırlar. Birbirlerini dinlemeye tahammül bile edemiyorlar. Bunların sebebi ne? Neden bu duruma geldiğimizi düşünmemiz gerekiyor. Siyasetçiler toplumun yansımasıdır. Siyasetçilerimiz nasıl davranıyorsa toplumumuzda o şekli almıştır artık.
Her şey net olarak ortada.
Ek olarak da şunu sunmak istiyorum nacizane. Yapılan en son araştırmaya göre şuan Türk toplumunda mevcut siyasetçilerle '' bu iş yürümez'' diye düşünenlerin sayısı d. Söyleyeceklerim bu kadar.