“YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN YA DA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL!”
Büyülü, bazen kendimiz olduğumuz bazen de kendimizi aştığımız ışıltılı dünya.
Bir kaçış rotası, kendine yeniden şans verme, zamanın ve mekanın sınırlarından uzaklaşma alanı.
Bilginin ve bilgi kirliliğinin çeşitli akıntılar halinde bazen iç içe geçtiği bazen de birinin diğerini ezdiği modern güç. Yönlendirilebilir, yönetebilir bir mekanizma.
İnternet bizi ne kadar değiştirdi peki? Bunun cevabı için yüzlerce yıl beklemeye gerek yok tabii.
“Ben kimim?”
Yıllardır felsefede bu soruya cevap ararız. İnternette yeni bir kimlik yaratma ve olduğumuz ya da olmadığımızın dışındaki “ben”i , “biz”i tanıdığımız ya da tanımadığımız insanlara servis ederiz. Zeki, güzel, güçlü ve kendini eşsiz gören, özel hayatlarından gerçeği yansıtmayan ya da gerçekliğin çok azının yansıdığı, sağlıklı, değerli, enerjik, her anlarını zevk-ü sefa içinde geçiren ve açık bir şekilde toplumda onaylanmaya muhtaç, yüzlerce, binlerce beğeni almak isteyen insanların selfieleri, flaşlar altında çekilmiş fotoğrafları…
Modern makinelerin zoomlarında kıvrılan vücutlar, gölgelenmiş kimlikler, bizi aldatan sahneler ve onlar gibi olmaya çalışan, çaba sarfeden kitleler.
Sanal kimlik bize ne mi getirdi?
Asla olmadığımız biri gibi olmayı öğretti.
Sürekli başkalarının iyi organize edilmiş fotoğraflarına bakıp onlar gibi olamayınca içine çekilmeyi, mutsuz olmayı öğretti.
Sanal kimlik idolleri, fenomenleri “lifestyle” adında başkalarını etkilemeyi başardı.
‘Bugün giydiğim bluzu sormuşsunuz size link bırakıyorum’culardan türeyen bu uygarlığın vatandaşlarını bitki örtüsü gibi her yerde görmeniz mümkün.
Çünkü sanal kimliğin inşası tüketim kültürünün de başatı oldu. Birbirini sürekli besleyen bu iki döngü sürekli avm gezen, ekstrem işler yapan, challegeler çıkartan, link bırakan, kafası sağa ya da sola yatık pozlar veren sosyal medyasındaki biosuna, normal hayattaki kimliğinden daha fazla önem veren bir sınıf çıkardı ortaya.
Biz Mevlana’dan seslenelim.
“Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol!”
Altı boş olan şeylerin sonu genelde yıkım.
Bu yıkımın etkisinin farkında mısınız?