Berna Gözbaşı , Kayserispor’un başkanlığına bir nevi zorla getirildi. Anadolu’nun tabiriyle de, kadın başına ama etrafındaki tüm erkek yöneticilerin de desteği ve yardımıyla kolları sıvayıp bir mücadele içine girdi. O günlerden bugünlere gelindi ve pek çok şey yaşandı. Bugün gelinen noktada, kendisine “tekrar gel deseler gider misiniz” diye sordum, kendisi de ,“Allah yazdıysa bozsun, mümkün değil” diye yanıt verdi.
Ama birkaç gün sonra da çıkıp “takımı başkansız bırakmayız gerekirse üstümüze ne düşüyorsa yaparız” diyerek manidar ve zamana göre şekillenecek bir açıklama yaptı. Ben Berna Başkan’a “başkanım bana kesinlikle aday olmayacağım, allah yazdıysa bozsun diyorsunuz, sonra da çıkıp böyle böyle diyorsunuz, hangisi doğru“ diye sordum. Kayserispor eski Başkanı Berna Gözbaşı da, “İlter Bey, eğer kulüp başkansız bırakılırsa, elbette orada oluruz, bu büyük Kayserispor camiasını başsız, başkansız ve yönetimsiz bırakmayız, dedim. Demek istediğim de budur. Yoksa ben gidip birkaç başkan adayı varsa, bir ikinci, ya da üçüncü aday olur, yarışırım falan demedim” diye bir açıklama daha yaptı.
Telefon görüşmesi biranda tele-röportaja döndü ve ben de birkaç kafama takılan hususu sordum Berna Başkan’a. Mesela başarılıyım başarılıyım diyor kendi dönemi ile ilgili ama hepimiz biliyoruz ki, eğer Cumhurbaşkanı o dönem, pandemiyi gerekçe gösterip ligden düşmeyi kaldırmasaydı, Kayserispor düşecek ve belki hala Süper lige çıkmak için bir alt ligde çırpınıyor olacaktı. Bu nasıl bir başarıydı, o döneme ait, onu merak ettim, sordum. Sonra bu ikide birde dillendirilen temlik olayını anlatır mısın, eksi dönemler, eski dönemler diyorsun, bunları bir açıklar mısın diye sordum eski Başkan Gözbaşı’ya.
Ve işte bu tele-röportaj da sizlerle paylaşmak istedim. Noktasına,virgülüne dokunmadan Berna Gözbaşı’ya sordum, ve o da yanıtladı, işte, sorular işte cevapları
Soru : Berna Hanım, ben size, “kongrede başkanlığa tekrar aday olacak mısınız” diye sormuştum. Siz de “Allah yazdıysa bozsun, yok aman asla olmam” demiştiniz. Sonra da çıkıp “aday olabilirim “ gibi bir açıklama yaptınız. Hangisi doğru ?
Gözbaşı : İkisi de doğru. Evet siz ilk sorduğunuzda, kesinlikle aday olmam, olmayı da düşünmüyorum, o sayfalar kapandı benim için , Allah korusun bir daha mı asla demiştim. Ama sonrasında öyle bir hava estirildi ki, sanki takım ortada kalacakmış gibi, ben de buna istinaden dedim ki, koskoca Kayserispor ailesini ve kulübünü bu halde elbette bırakmam , gerekirse , kimse olmazsa biz gelir oluruz dedim. Dediğim bu, yani bir mecburiyet olursa, kimse aday olmazsa, ortada bırakmamam adına oluruz dedim. Çünkü böyle bir durum Kayserispor’a her ne olursa olsun yakışmaz.Dediğim buydu, deme amacım da buydu.
Soru : Mevcut yönetimle, karşılıklı bir “açıklama düellosuna” girdiniz, bu karşılıklı açıklamalarda, herkes herşeyi söyledi. Ve Kayserispor’u sevenler de, hepsini okudu, seyretti. Sonuçta bir karara vardılar veya varacaklar. Ama benim burada aklıma yatmayan bir şey oldu, biraz da garibime gitti. Belki küçük bir ayrıntı ama, bazen bu ayrıntılar tüm diğer söylenenlerin önüne geçen, içerikler taşıyor. Yani diğer tüm söylenenlerin de , doğruluğu ya da yanlışlığı üzerine kanaat oluşturuyor. Bunun için soruyorum. Merak ettiğim şu, siz geldiğiniz dönemde yaptıklarınızı, bir başarı hikayesi olarak anlatıyorsunuz. Ama, Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğer pandemi nedeniyle, o yıl, ligden düşmeyi kaldırmasa,askıya almasa ya da durdurmasaydı , Kayserispor bir alt lige düşmüş ve sonuç olarak herşey bitmişti. Ve belki de, hala Süper Lig’e çıkmak için mücadele ediyor olacaktık. Bunun neresi başarı ve nasıl başarı diye anlatabiliyorsunuz, anlamıyorum ?
Gözbaşı : Anlatayım ve ısrarla söylüyorum ki, bence gerçekten tam da, örnek alınacak bir başarı hikayesi. Bakın ben geldiğimde, takımın başında belediyeden bir yönetici, bir nevi kayyum başkan gibi, bir yönetici görevdeydi. Erol Bedir Başkan’dan sonra takımın başına belediyeden bir yönetici atanmıştı ya, o kişi işte. Yönetim de buna göreydi, doğal olarak. Ve bakın manzara şöyleydi; futbolculara para ödenmemiş, kulübe yiyecek gelmiyordu, yiyecek . Ben kendi şirketimden getirdim ilk dönemler. Neyse, Ben geldiğimde, maçların ilk devresinin bitmesine, 4-5 maç kalmıştı. Sonra ben geldim, devre arasında transfer yaptım. Gidiyorum diyen, oyuncuların çoğunun paralarını yatırdım fesh ettirmedim, çoğu kaldı. Birkaç oyuncuyu anlaşıp daha ekonomik olarak hesaplı şartlarda, gönderdim.İkinci yarıda, en çok puan alan 2-3 takımdan biriydik. Yedi puanla devralmıştım, ilk devrenin son 5 haftasıydı. Ve ikinci yarıya, 7 puanla başlayıp da, ligde kalan takım dünyada görülmemiştir de, olmadı. Az daha oluyordu ama 1puanla kaybetmiştik. Benim bu takımım, daha sonra Türkiye kupasında final oyandı. Eğer bu takıma sahip çıksalardı, başında Çağdaş Hoca ile çok daha iyi yerlerde gelirlerdi. Ben hiçbir futbolcuyu satmadım, ben satabilirdim ama satmadım. 7 puanla devraldım.
Soru : Kimden devraldınız takımı, o dönemde Kayserispor’un yönetiminde kim vardı ?
Gözbaşı : Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nde üst düzey bir yöneticiydi başkan, kayyum başkan gibi yani O ve yönetimi vardı takımın başında. Sizin aklınızda ne var bilmiyorum ama ben söyleyeyim, Erol BEDİR’den değil, kayyum başkandan, yani aynı zamanda asıl işi belediyede yöneticilik olan Başkan’dan devraldım takımı. Bizim takımımız ikinci dönemin en çok puan alan takımlarından biri oldu, velhasıl. Son maçta, 1 golümüz sayılmadı penaltımız verilmedi. Buna rağmen sadece 1 puan yetmedi ve düştük
Soru : Peki işte ben de bunu diyorum , takım düşmüş siz başarılıydım diyorsunuz !
Gözbaşı : Evet aynen öyle diyorum. Bakın, gidin o dönemin kayıtlarına bakın, ikinci yarıda en çok puan alan ya ikinci ya üçüncü takımız biz , yirmi takım içinde. Resmen küllerinden doğmuştu takımım. Ve son maçta öyle veya böyle 1 puan alamadık ve düştük doğru ama biz ikinci yarı ligin en başarılı birkaç takımından biriydik, bu çok net. İsteyen giden istatistiklere bakar. Düştükten sonra ben de raporlar hazırladım , bu raporları ilgili yerlere sundum, ligin bir sonraki sezonda yine aynı 20 takımla oynanması gerekir dedim. Ya o dönemi hatırlayın, pandemi nedeniyle kulüplere yiyecek gelemedi, Ve bakın ayrıca, Cumhurbaşkanımız tamam dese dahi, ligdeki 20 takımın başkanlarının da, hepsi bilaistisna tamam demesi gerekiyor, buna. Tek tek bütün Başkanlar’a gittim, günlerce, ikna ettim. Tek tek dolaştım hepsini. Ve tüm Başkanlar da imza attı. Sonra da Sayın Cumhurbaşkanı’mıza arz ettim talebimizi, imzaları tamam olan dosyayla. Cumhurbaşkanı’mız da, bunu görünce, ligden düşmeyi kaldırdı. Pandemi nedeniyle, o seneye mahsus, ligden düşme durduruldu. Ligde kalmayı garantileyince, güzel bir takım kurdum, Fener”i, Beşiktaş’ı yendik, şampiyon olmuş Trabzonspor’u yendik ve işte bu başarılı takımı olduğu gibi bıraktım. Tüm bunları izah ederek, ortaya koyarak, başarılı olduğumuzu söylüyorum ,o sene, ikinci yarının en çok puan alan takımlarından biriydik. Ama, ilk yarı alınan puanlar yetmediği için 1 puan daha alamadığımızdan, düştük. Sonra da, yukarıda anlattığım süreçleri yaşayarak, yaptığım çalışma ile ligin 20 takımla yeni sezonda da devam etmesini sağlanmasına çok büyük katkım oldu. Bu da bir başka başarıdır.
Soru : Tweeter hesabınızdan yaptığınız son açıklamanızda, sizden önceki dönemden kalan borç miktarı 320 milyon tl yaklaşık 52-53 milyon euro gibi olduğu belirtiliyor. Bu rakam doğru mu ? Yani sizden önceki, Erol Bedir döneminin size bıraktığı, devrettiği borç miktarı 320 milyon TL’miydi,yani yaklaşık 50-53 milyon euro civarı mıydı ?
Gözbaşı : Hayır orada bir konu yanlış anlaşılmış, yani çok açık yazılmadığı için farklı yorumlar çıkmış. İşin aslı ve doğrusu şu. Orada bir yanlışlık olmuş ve bir yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermişim istemeden. Sonradan da düzelteyim dedim ama uzun bir açıklamada, yeni baştan yapmak gerekiyordu. Aslında onu da yapacaktım birkaç gün içinde ama, bu vesileyle sormanız iyi oldu, onu da açıklayayım.
Haklısınız, o benim kastettiğim rakam, eski borç değil, temlik miktarıdır. Hemen söyleyeyim, kulübün tüm borçlarını içiren temlik miktarı, sanki eski dönem borcu gibi anlaşılmış, öyle değil ve benden önceki dönemin de borcu asla o kadar değil. Ben böyle bir borç devralmadım yani. Anlatayım.
O dönemde, kulüplere sağlanan bir imkan oldu. Ziraat Bankası nezdninde kulüpler borçlarını biraraya getirip topladılar ve Ziraat Bankası’na borçlandılar, borçlarını yapılandırdılar. Buradaki borçlar dediğimiz bankanın koyduğu toplam borçlara mukabil olan temlik idi. Yani 320 milyon tl Erol Bedir Başkan’ın borcu değildi asla kastım da bu değildi, olamaz da zaten. Erol Başkan’dan aldığım borç devri yok daha düşüktü sanırım 240 milyon TL civarıydı, kur artışları vs. ile birlikte. O dönem dediğim gibi, kulüplere sağlanan, yapılandırma hakkını Erol Başkan da kullanmıştı. Bana göre de doğru yapmış, bütün kredileri bir yerde toplamış, oradaki rakam temlik toplam miktarıydı, bu vesileyle de düzeltmiş olalım, Erol Başkan’dan kalan borç miktarı değil, tüm borçların biraraya toplandığı yapılandırmadaki, Ziraat Bankası’nın koyduğu temlik miktarıydı. Hatta biraz da banka da arttı bu borç, bilirsiniz bankalarda kredi alınca, faizlerden ya da, kur atmalarından etkilenir diye, marjla alınır krediler ve temlik de, bu marjı da dahil ederek belirlenir. Alınan kredi mesela diyelim ki , toplamda 100 milyon ama borç aslında 85 milyon, artısı faizleri ve kur dalgalanmaları da göz önüne alınarak hesap yapılır. Banka böyle yapar daha doğrusu. Banka marjlı alarak, o dönem için 270 milyon artı 50 milyon mu neydi rakam, bu Ziraat Bankası’nın o kredi anlaşmasında ve bankanın koyduğu temliğin sözleşmesinde var. O Ziraat Bankası belgesinde vardı , o kadar gelire temlik koymuş. Temlik miktarı, Erol Başkan döneminin borç miktarı gibi algılanmasın, sosyal medya açıklamamda sanki böyle gibi anlaşılmış onu düzelteyim. 320 milyon TL Erol Başkan döneminin borcu değil , bankanın koyduğu tüm toplam borçlara mukabil, marjı da dahil ederek belirlediği rakamdır. Bunu da böylece düzeltmiş olalım.
Soru : Madem bu yanlış anlaşılmayı düzelttiniz bir de ben şunu sorabilir miyim o halde, bu dediniz ya hani “geldiğimizde, kulüpte futbolcu yoktu, hepsi paralarını alamadığı için gitmiş ya da gidecek, adamlar değil maça idmana çıkmıyordu... O nedenle maça U19 takımı ile çıkmak zorunda kaldık. Bu hangi dönemdi peki ? Çünkü bunu da geldiğimiz zaman diye başlayıp anlatmıştınız ?
Gözbaşı : evet paylaştığım tweeter mesajına gelen yorumlara baktığımda buna ilişkin de yanlış anlaşılmalardan dolayı gelen yanlış yorumlar var . Bunu da düzelteyim, haklısınız. Benim kastettiğim dönem yine Erol Başkan’ın dönemi değildi, o bıraktıktan sonra, kulüp Başkan’ı olarak atanan, belediyedeki, o yöneticinin, başkan olduğu dönemdi. Yani bunun da aslında Erol Başkan dönemiyle uzaktan yakından alakası yoktu ama öyle yanlış yorumlar da yapılmış, bunu da düzeltmiş olduk bu vesileyle.