(Bazen kelimeler kifayetsiz kalır ama keşkeler asla affolmaz)(hazin bir yoldaşlık öyküsü)
O sene tiyatroda herşey daha iyi ve daha başarılıydı. Bıkıp usanmadan Rumuz Goncagül üzerinde çalıştık. Aramıza her yeni katılan hızlıca adapte oluyor, kısa sürede ya teknikte ya da oyuncular arasında yerini buluyordu. Sosyal guruplara katılsınlar berduş yaşamından kurtulsun diye anneler babalar çocuklarını bırakıyorlardı bize. O çocuklar birkaç hafta aramızda biraz mahçup biraz suskun oturuyor sonra kayboluyorlardı. Sokaklarda, birahanelerin kapısında karşılaşırdık onlarla bazen, gülümser ve hayatın acımasız çarklarında kaybolur giderlerdi.
Çetin işte öyle katıldı aramıza. Aslında neredeyse iki senedir ara ara gelir sonra aylar süren boşluklar yapardı. Babası konservatuvar müdürüne gitmiş Çetin’i ona teslim etmişti. O sene çetin haftalar geçti gitmedi. Akşam oldu yanımızda, sabah neredeyse ilk o gelir. Yıldırım “yahu bu çocuk gitmeyecek. Bir görev mi versek” dedi. “Ne yapabileceğini bilmiyoruz.” Dedim. O akşam bizimle çıktı çetin. Yolda yürüyoruz. “Çetin aslında seninle konuşmamız lazım” dedim. Kafasını salladı “buyur abi” dedi. “Bak uzun zamandır yanımızdasın ama devamsızlığın çoktu önceden biliyorsun fakat bu yıl artık hep aramızdasın. Yıldırım ile konuştuk. Sana güvenmelimiyiz bilmiyorum. Galiba bu konuyu konuşmamız lazım” dedim. “Abi bizim şekerde bir evimiz var babam uzundur sizi görmek istiyordu. Müsaitseniz gitsek bu akşam bize misafir olsanız. Olur mu?” Yıldırımla bakıştık birbirimize kafa salladı yıldırım. “ eğer zahmet vermeyeceksek olur” dedim.
Kayseri’de şeker fabrikası önemlidir. Kocaman bir kapısı vardır. İçinde ulu çınarlar, ladin ağaçları, ortasında küçük bir göl. Şehrin ana yolu geçer önünden karşısında toplu konutlar. Şeker önünde indik otobüsten. Karşıya geçtik. Hafif çukurda etrafı çitle çevrili tek katlı bir ev, kenarında küçük bir bakkal dükkanı köşede bir kümes bahçede eski usül bir masa demir sandalyeler. Girdik evden içeri. Babası uzun ve zayıf bir adamdı. Ama atletik. Üzerinde pijaması temiz yüzlü elleri toprakla uğraşan adamların kuruluğunda kalın sesli bir adam. Elini öptük. Annesi de geldi Çetin’in onun da ellerini öptük. Mutfaktan yemek kokuları geliyordu. Sedirlere oturduk hepimiz.
Babası sigarasını ağızlığa taktı. Birkaç nefes aldı. “Hoş geldiniz uzun zamandır tanışmak istiyordum ne iyi ettiniz geldiniz”dedi. Döndü bana “koray hocam hem okul hem tiyatro maşallahın var. Baban annen ne kadar gurur duysa az. Malatyalıymışsın bilirim oraları. Güzel memlekettir insanları okumuştur.” Dedi. Çok şaşırmadım Çetin anlatmıştır diye düşündüm. Ardından yıldırımı anlattı benim gibi. Çetin’in annesi yaklaştı yanımıza. “Masa hazır hadi buyurun” dedi. Kanatları açılan bir masaya oturduk. Başta Çetin’in babası sağında solunda ben ve yıldırım Çetin’in Kardeşi annesi. Sofrada önce bir tavuk çorbası ardından mantı en son Kayseri usulü tatlı. Her şey o kadar lezzetliydi ki hiç konuşmadan yedik yemeklerimizi. Çay için sedirlere geçtik tekrar. Çetin’in kardeşi elinde bir oyuncak sürekli onu tamir etmeye çalışıyor.
Babası uzun uzun konuştu o gece bizimle. Elinden sigarası hiç eksik olmadı. Cumhuriyetin nimetleri ile başlayan, Atatürk, Adnan Menderes ile devam eden bir sohbetti. Derin bilgisi vardı. Bildiğimiz tarih dışında başka şeyler anlattı. Türkiye’nin derin devletini ilk kez o akşam daha anlaşılır kıldı bize. Milletini sevmenin yetmeyeceğini, mücadele etmeyi, tek görüşte kalmamayı anlattı. Çok okumanın ve farklı düşünceleri dinlemenin faydalarını anlattı. İtirazlarımızı sakince dinledi bazı şeyleri anlatamadığı için bazen durdu soluklandı sonra başka bir yolla anlattı. Gece geç saatte bu uzun sohbetin sonuna gelmiştik. “Koraycığım yıldırımcığım” diye başladı konuşmaya. “Bu akşam evimize şeref verdiniz. Artık burası sizin eviniz ne zaman ihtiyacınız varsa bize biz yanınızdayız. Çetin kötü arkadaşlar yaptı ama artık gerçeği gördü. Sizden öğreneceği çok şey var. Sizin desteğiniz ile bu millet için çok faydalı olacak. Sizden ricam onu da aranıza almanızdır. Ona güvenebilirsiniz. Yanlışı olursa affedin siz öğreteceksiniz o öğrenecek. Biz her zaman destekçiniz olacağız.” Dedi.
Çetin yıllar boyunca bizim sağ kolumuz olarak kaldı. Beraber çok güzel şeyler yaptık. Babası ile sık sık buluşup uzun sohbetler yaptık. Onun derin bilgisinin bu ülkenin çok önemli bir devlet görevlisi olmasına bağlı olduğunu öğrendik. Çetin uzun yıllar sonunda Türkiye’nin çok önemli gazetecilerinden birisi oldu. Yazdığı eserler Türkiye’nin karanlık dönemlerini aydınlattı. Kardeşi aramızda büyüdü, televizyonların yeni açıldığı dönemlerde teknik donanımını tamamladı. Çok iyi bir televizyoncu ve gazeteci oldu.
Çetinlerin evinden dönerken Kayseri’nin serin havasında yıldırım ile uzun süre sohbet ettik. Sinemadan bahsettik, Adnan Menderes dönemini araştırıp yazmaya karar verdik. Ama olmadı yazamadık. “Ama olmadı yapamadığımız” çok şey oldu yıllardır. Yıllardır her gün artan yapamayacaklarımız, olmayacaklarımız onsuz devam ediyor.
Teşekkür ederim
Devamını dört gözle bekliyorum.
Teşekkür ederim Çetin senin içinde bardı başaran sensin
Yüreğine ve kalemine sağlık Koray TOPÇU (AĞABEY) Yıllar sonra gazeteci olarak bir çok başarılı haber ve kitaplara imza atıp milyonlarca insanla kelimeler ışığında köprü kurmamı sağlayan şey ikinizin mutfağından geçmemdir. ..Bende emeğiniz çok büyük. .. Saygı ve sevgiyle... Çetin AGAŞE