Tam kalemi elime aldım insanlığın gidişatına dair bir şeyler yazmaya başlayacaktım ki, Antalya’da 4 kişilik ailenin intihar haberini duydum. Haberde yüreğimi acıtan baba ve o minicik evlatlarının el ele bulunmasıydı. Evet bu acı olaya istinaden, belki yetkililer feryadımızı duyar düşüncesiyle daha önce paylaştığım bir yazıyı sizlerle yeniden paylaşmak istiyorum,
Bir Gencin Meçhule Atlayışı
Sen! Bedenini odanın penceresinden özgürlüğe bırakırken, çarptığın kaldırım taşı acı ile titredi mi?
Sen! Ne yaşadığını bizlerden bir sır gibi saklarken, sessiz çığlığın gökleri inletti mi?
Sen! Sana dar gelen bu dünyadan Azrail’in eşliğinde kaçarken, Eyvah! Ben ne yaptım diye pişman oldun mu?
Ya da insanlık sana yetişemediği için pişmanlık duyacak mı?
Sen! İnsanlar tabutunun başında gözyaşı dökerken, onlara susun bile diyemeyeceğinin farkında mıydın?
Sen hiç düşünmüş müydün? Genç yaşta canına kıyarken ölüm nasıldı? Acı veya tatlı.
Sen! Her şeyi geride bırakırken, bıraktığın her şeyin hatıradan ibaret kalıp unutulacağını bilmiyor muydun?
Sen! Hangisi senin için acıydı?
Bir umut ile hayata tutundukların mı?
Yoksa kurtuluş ümidiyle ölüme atlayışın mı?
Sen! Evet, sen. Boşlukta süzülürken dünyada arayıp da bulamadıklarını, bedenin ruhundan ayrılırken bulacağını mı sandın? Yoksa hayatta koca bir hiç iken ölümün ile kahraman mı olacaktın?
Sen! Belki de hiç gelmesini istemediğin ve hep korktuğun yerdesin şimdi, ya da kurtuluş olarak gördüğün son durak ‘’ Ölümdesin. ‘’
Merak ediyorum ölüm nasıl bir şey genç kardeşim? O çektiğin acılar ile canına kıyarken canın çok acıdı mı?
Sen! Çok mu güvendin kendine, neydi seni bu kadar cüretkâr yapan? Ruhun çekilip, üzerine toprak örtüldüğün de yapayalnız kalacaktın o sana hep soğuk gelen ve korktuğun kabrinde.
Evet, ihmalkârlığımız ve vurdumduymazlığımız yüzünden bir gencimiz daha sessiz sedasız kaydı gitti elimizden. Hem de bu sefer kendi tercihiyle. Sessiz, sakin ve bizlere utanın diye ders verir niteliğinde. Allah cc bizleri suskunluğumuzdan dolayı affetsin