Çocuk olmak aslında her şeye hakim olmaktı. Her istediğimize sahip olmasak da bir şeyi elde etmek için kurnazlığımızdan vazgeçmezdik.
Geriye dönüp bakarız, bazen nereden geldiğini bilmediğimiz bir rüzgar kulağımıza fısıldar çocukluğumuzu. Meğer ne çok şey yaşamışım dersin, film şeridi gibi geçer gözlerinden. Sana göre bilmem ama bana göre 32 yıl geçmiş.
Küçük yuvalarımızda mutluyduk aslında. Yarına dair planları olmayan masum bir çocuktuk. Gökyüzüne bakarak geçen uçakları sayan, hayal kuran o çocukluk anıları.
Okuldan sonra evin yolunu değil de mis gibi kokan toprağın üstünde misket oynayan, çamurdan bir şehir inşaat etmek için var güçle uğraşan ne güzel çocuklardık.
Kışın sıcak yatağımızdan kalkarak dona dona önlüklerimizi giyip okula gittiğimiz günleri hatırladınız mı? Akşam annemizin sobayı yakıp bizi beklediği günler ne güzel günlerdi değil mi? Derinden bir nefes çektiğinizi duyar gibiyim.
Peki ya hiç bir karşılık beklemeden misafir olduğumuz, misafir ettiğimiz evler. Seviyeli dürüst sıcak bir aile ortamı. En önemlisi de güven ve duyguyu yaşadığımız en içten insanlar, Sahi ne oldu o insanlara?
Bir şeyin farkına var ve etrafına bak; Bir çok şeyin değiştiğini göreceksin. Sevdiklerimiz aramızdan birer birer ayrılırken, çocukluğumuzdan birer parça gidiyor aslında.
Anlatmak istediğim duyguları korkarak ifade ediyorum aslında. Bir gelecek kayboluyor, bizim yaşadığımız duyguların aksine, yaşayan anlaşılmaz bir nesil geliyor. fedakarlığın bittiği, duygu düşüncenin para olduğu, güvenin kaybolduğu, ahlakın edebin hoş görünün olmadığı, yeni bir dünya düzeni geliyor. En önemlisi de sadece çocuklar değil hepimiz bu tehlikenin birer fertleriyiz.
Yaşadığımız fani dünyada, sanal ortamlarda birer birer kayboluyoruz. Bir nevi insanlık kendini sanal ortama satmış gibi kendi geleneğini örf adetini maalesef hatırlamıyor.
Adını siz düşünün, sanal ortam, klavye kahramanlığı. Bana soracak olursanız sonun başlangıcı diye bilirim. Sevginin nefrete dönüştüğü, insanlığı kibre ve anlaşılmaz yollara sokan sonun başlangıcı.
Her gün gördüğümüz kadın cinayetlerine karşı, suçsuz insanların öldürülmesine karşı, çocuklarımıza yapılan istismarlara karşı yaptığımız tek şey; Işıklı ekranlara hayatlarımızı bağlayıp! Bütün bu olanları kınamakla geçmektedir. Sahi biz insandık değil mi?
Beklenilen altın çağı, teknoloji çağı ola bilir mi bunu göze kestirmek zor olsa da, ben öyle düşünüyorum. Çünkü (Z) kuşağı tabiri teknoloji ve sanal alemde kilit nokta olabilir.
Ancak şunu çok iyi biliyorum ki sonun başlangıcı da ola bilirler. Çünkü biz bir takım hataları telafi etmek yerine üstünü kapatıp yolumuza devam ediyoruz, üstünü kapatarak devam ettiğimiz bu yolda sonu acı verici olabilir.
Takıntı değil gerçekler bunlar, sanal ortamda büyüyen çocuklar bilgili ola bilir, genel kültürü yüksek seviyede olabilir, ancak hep bir yanları eksik kalacaktır istisnalar hariç, sevgi, merhamet, hoşgörü duygusu olmayan bir ortamda kaos olur. Çok bilgili egolu nesiller değil, insanları hor görmeyen aşağılamayan adalet ve eşitlik ilkesine uygun nesillerin yetişmesi için çalışalım.
Bugün ben bu yazılarımı yazarken geçmişe özlem duyduğum içindir, ama sanalda yetişen bir neslin nasıl bir geçmişi olabilir onu da siz değerli okuyuculara bırakıyorum, peki ya siz sonun başlangıcına hazır mısınız..?
Ellinize kaleminize sağlık ????
Teşekkür ederim Neslihan hanım çok sağ olun.