Açıkçası ne olacak bilemiyorum!
Bir kaos fırtınasının tam ortasındayım...
Haber izlemek istemiyorum. Hayatım sanki çok muazzammış gibi her gün sıradanlaşmışcasına ölüm sayısı verilen bültenlerle dolu.
Ve bütün olaylar gibi normal karşılar olduk bu yaşananları...
Örneğin; dün 110 kişi ölmüş, bugün 105 kişi. Buna bile sevinir hale geldik..
"5 kişi daha az, iyiye gidiyor," diyoruz...
Neden bilinmez ama sürekli her şeye alışıyoruz. Belki de olması gereken bu, fakat ben bu durumları kaldıramıyorum.
Bitmek bilmeyen şehit haberleri, ekonik krizler, birde belasını arayan covid-19 var, hepimizi ev hapsine sokan...
Suçluyuz aslında!!!
Bu duruma gelebilmek için epeyce uğraştık, bencilliklerimizi saymıyorum bile.
Bu dünya sadece bizim diye hor tavırlar sergiledik.
Dikkat etmedik, hem de hiç.
Ne oldu?!
Şimdi akıllandık mı?
Ve Şu an, herkeste büyük büyük laflar, "artık bunu böyle yapacağım, şu şöyle olacak." Falan filan...
Ben o büyük lafların öyle hemen icraata geçeceğine pek inanmıyorum.
Toplum olarak biz öyle çabucacık akınlanamıyoruz malesef.
Çünkü, bu ilk değildi...
Evren bizlere sonucun böyle olacağını doğal afetler ve başka başka şekileriyle aslında hep betimledi...
Anlamadık...
Mevsimler eski mevsimler degil mesela.
Dört mevsim düştü ikiye!
Neden diye sorgulamada fena yavaşız!
Hava kirliliği atmosferi ciddi anlamda etkiliyor demedik! Şimdi durum bu noktaya gelince suçlamalarımız en kocaman...
Arkadaş! hepimiz aslında el verdik bu olasılıklara!! Bir fark etsekmi artık?!
Neyse...
Biraz isyan doluyum bu yazıda.
Satırlarım biraz kin, öfke üzgünlük içersinde, farkındayım...
Yaşananlara iyi tarafından bakalım her şeye rağmen.
Bu süreç aslında o kadarda kötü olmadı.
Örneğin;
1-) Bu süreç, ben dahil insanların kendilerini duymasına vesile oldu.
kendimden örnek vermek gerekirse, farkında olmadan tıkamış olduğum kulaklarımı kendimi dinlemek için ilk kez açtıgımı fark ettim...
Sürekli tempolu hayatın içerisinde, iş, kariyer yükselmek derken ne kadarda yormuşum kendimi, farklı faktörlerle kafamdaki meşguleyetlerde çabası.
Bu süreç kendimle eğlenmeyi, vakit geçire bilmeyi, hayatın bana sunduğu güzelliklerini de fark etmemi sağladı...
2-) Fark etme duyum daha da gelişti, misal özgürlük denen kavramın çok daha mühim ve çok daha kocaman bir kavram olduğunu hep biliyordum.
Fakat, aldığım nefes, soluduğum hava, sahil boyu yürümek, bir cafe de çay yudumluyor olmak, vs. vs. vs...
Sanırım özgürlük nede sınırsız fakat bir o kadar küçücük şeylerde gizliymiş...
3-) Ev aslında a sosyaleştigim bir alandı. Bu süreç evde nasıl sosyal ola bilirimi gösterdi. Bu süreç sabırlı ola bilmenin güzel günlere olan inancımıda yeniledi.
Olumsuz düşüne bileceğim bir çok şey var tabiki, fakat bunun için yaşaya bilecegim ne kadar zamanın var olduğu belirsiz..
Ve ben neden sürekli kendimi karalara boğuyorum ki!?
Rengarenk lerimi neden çıkarmıyorum?
Ben şu an varım ve bilemediğim yarınlar için neden asıl yaşadığım bugünü ziyan edeyim ki?
DİYEBİLİYORUM ARTIK...
Bu hayatın kuralları var ve bu kuralara itinayla uymam gerektiğini öğrendim..
Daha yaşanası bir hayat için...
(Yazardan 'kıssadan hisse' dipnotu)
Hintli aktör "Aamir Khan" Hindistan'da çok sıradışı ilginç bir bağış yaptı.
Fakir insanlara adam başı 1 kg un dağıtacağını duyurdu. Koskoca aktör ve yardım sadece 1 kg un...
Yardımı az bulan birçok kişi gitmeye değer bulmadı, ilgilenmedi.
Sadece, gerçekten o bir kg una çok ihtiyacı olan insanlar geldi.
Evlerine gidip un poşetlerini açtıklarında, her bir poşette 15000 rupi (yaklaşık 1300TL) buldular....
Vee bu para bağışı gerçek yardıma ihtiyacı olanlara ulaştı..