Diyarbakır cezaevinin yıkılması elbette sembolik değeri çoktur. Darbeci zihniyet yargılanmış, Genelkurmay başkanı olup darbe yapan Kenan Evren’in tüm rütbeleri sökülmüştü. Ancak 12 Eylül 1980 darbesinin alameti farikası olan Diyarbakır Cezaevi halen dimdik ayaktaydı. Bu gerçekten çok can acıtıcı bir durumdu.
Darbelerin genel karekteristik yapısı, kendi istedikleri gibi gitmeyen düzenin yeniden tesis için, karşı olan unsurları yok etmektir. Netekim’de öyle yapmıştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyarbakır’a Ekim ayında gidince müjde olarak, Diyarbakır cezaevinin yakılacağını beyan etti. Biz devletin, milletin aklında kalan kötü anıları silip, barışı güçlendirmek istediğini anladık. Belki de gerçekten de öyle düşünüldü. Ama yerine ne inşa edileceğine bakınca, ha Hacı Ahmet, ha Ahmet Hacı ikisinin de aynı olduğunu farkedince, eyvah devletin liderliğine yapılan danışmanlığın, kripto akıl olduğuna kanaat getirdim.
Zira hapishane yıkılacak yerine kültür merkezi kurulacakmış. Kültür merkezinde bir de müze olacakmış. Tabi ki kültür merkezi deyince sinema, tiyatro, halk evleri belki bir de halı saha olur. Müzede ne sergilenecek? Hapishanede kullanılan işkence aletleri mi? Sinemada Yilmaz güneyin filmi mi oynatılacak? Ya tiyatroda hangi senaryolar oynatılacak? Oysa ele geçirdiğiniz yer ıslah edici şekilde dizayn edilmesi gerekir.
1980 12 Eylül’ünde her hapishane Diyarbakır’dakinden farklı değildi. Kayseri’de Zincidere’yi Hüseyin Türkmen’e sorun. Neden Diyarbakır Cezaevi bu kadar ön plana çıktı hiç düşündünüz mü? PKK gibi yapılanmanın bir hikayeye ihtiyacı vardı. O hikaye Diyarbakır Cezaevinde yazıldı. Solcular içeriden, Batı dışarıdan simgesel değere taşıdılar. Elbette darbeyi yapanlarla PKK’yı kuranların aynı akıl olduğunu bildiğimiz için, kendi aralarındaki pasın millete nasıl gol olduğunu da görüyoruz.
Londra, Paris, Berlin, Amsterdam ve diğer hangi şehre giderseniz gidin Batı’nın şehir yapılanmaları şöyle: Çok şaşalı bir bulvar. Sağı ve solu ünlü markaların dükkanlarıyla dolu. Meydanına vardığınızda kutsal yapıları müze, opera ve kafelerle doludur. Yani seküler aklın şehir yapılanması böyledir. Çünkü seküler aklın temeli budur. Kültür bölgesi ya da merkezi anlayışları böyledir. Diyarbakırın cezaevi eğer böyle bir yere dönüşürse, bu kültür merkezinde(! )Kürtlere, Türkler sizi ve çocuklarınızı öldürüyor skeçlerinin oynatılacağı tiyatrodan başka bir şey olmayacaktır. Yani ayrışmanın merkezi olacak. Türkü Kürt’e, Kürt’ü Türk’e düşman etmeye çalışan fitne merkezi haline dönüşecektir.
Oysa Türk İslam medeniyetinin ürettiği külliye sistemi kursanız, bölgedeki insanlara kendilerini keşfetme ve gerçekleştirme zemini hazırlamış olursunuz. Tabi ki külliye fikri, Türk islam kültürüne düşman olan seküler aklın oradan çıkarılmasını sağlayacaktır. Asıl kazanım mücadelede budur.
Selamünaleyküm kardeşim esen kalın.