Tolunay adında üç oğlu ve kocasını 2 Dünya Savaşı'nda kaybeden Kırgız bir kadınının toprakla söyleşisini anlatan ilginç bir roman.
Cengiz Aytmatov’un yazdığı roman aslında kendi başından geçen olayların kurgulanmış halidir. Tolunay üç çocuğunu ve kocasını Ruslarla Almanlar’ın arasındaki savaşta kaybetmiştir. Tolunay’ın Moskova savunmasına vatan savunması demesi Rus emperyalizmini anlatması açısından önemlidir. Oysa Kırgızistan nere, Moskova neresidir. 30 yılda Moskova nasıl Kırgızlar’ın vatanı olmuş bunu anlamak mümkün değil.
Toprak Ana romanı şüphesiz ki, Kırgızlar’ın yaşadığı dramı anlatması açısından çok önemlidir. Ayrıca savaşın insanlara neler getirdiğini ortaya koyması açısından da değerlidir. Savaşta bedel ödeyenlerin sadece cephedeki askerlerin olmadığı, etkin biçimde anlatılmış. Geride kalan herkesin daha derin alcılarla baş başa kaldıkları ortaya konulmuş. O dönemin olaylarına ışık tutması açısından oldukça değerli bir eser.
Bugün Rusya içinde yaşayan Müslüman ve Türk Cumhuriyetler’inden topladıkları askerlerle Ukrayna’da savaştığını düşünürsek dünden bu güne bir şeyin değişmediğini görürüz. Şükür Türkmen, Kırgız, Tacik, Kazak, Özbek ve Azerbaycan azad oldu. Şimdi özgürler. Ayrıca Türk Devletleri Teşkilatına üyeler. Artık daha güçlüler. Ancak Rusya Federasyonu'na bağlı olan, Tataristan, Başkurdistan, Yakutistan, Çeçenistan, Abhazya ve Kırım gibi cumhuriyetler halen esaret altında. İkinci Dünya Savaşı ve Ukrayna-Rusya savaşında Müslüman Türkler ön safta savaşıyorlar. İşin garip tarafı Ukrayna’da da ön cephede Tatarlar var. Yani Türk’ü Türk’e kırdırıyorlar.
Bu bağlamda 1. Dünya Savaşın'da Anadolu’da neler yaşandı diye merak ettim. Süreçle ilgili nelerin yaşandığına dair bir film, dizi, roman var mı diye kaynak taraması yaptım. İnternette veri inceledim. Maalesef 1914-18 arasıyla ilgili hiç bir şey bulamadım. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yaban, Tarık Buğra’nın Küçük Ağa, Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçı'sı gibi romanlar var. Ancak bu romanların tamamı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu anlatan içeriklerdir.
Çanakkale konusu son yıllarda çok irdelenmiş, bazı filimlerde yapılmıştır. Ancak Çanakkale savaşı bütünsel ele alınmamış, daha çok Mustafa Kemal Atatürk üzerinden yürünmüştür. Doğu cephesi dediğimiz Allah’u Ekber Dağlarındaki olan olaylarda net bir şekilde anlatılmış değildir. Kimine göre doksan bin asker şehit verilmiş, ancak Genel Kurmay verilerinde on bin askerin şehid olduğu yazmaktadır.
Kanal, Suriye, Basra ve Hicaz-Yemen Cephesiyle de ilgili bir şey bulamadım. Var olan verilerde sadece İngiliz arşivlerinden kaynaklı makaleler görülmektedir.
Genelkurmay verilerine göre 1. Dünya savaşı`nda üç milyon insanımızı kaybetmişiz. Ancak sadece Çanakkale savaşında veriler şöyledir. 56.000 muharebede ölen
21.000 hastanede ölen
Toplam ölü: 77.000
97.000 yaralı
11.000 kayıp
64.000 savaş dışı veya hasta
Toplam zayiat: 250.000
Geriye kalan 2.750.000 kayıp nerede olmuştur bunun verilerini bulamadım. Bu konuda kendisininde çeşitli araştırmaları olan asker Emeklisi Oğuzhan Akova ağabeyimi arayarak düşüncelerimi açtım, konula ilgili Genelkurmayın zengin bir arşivinin olduğunu ancak çeşitli saikelerden dolayı yayın haline getirilemediğini söyledi.
Birinci Dünya Savaşı'nda neler geçtiğini Genelkurmayın arşivleri açılır, verilerde yayın haline getirilirse hem 1. Dünya Savaşı' nın hem de Kurtuluş Savaşı'nın tarihi İngiliz ağzıyla değil, kendi gerçekliğinde yeniden yazılacak gibi görünüyor.
Ninem, anam ve köyün yaşlı sakinlerinin anlatımlarından yola çıkarak, Ermeni ve Türkmenlerin iç içe yaşadığı Hınzırı köyünde olup bitenlerden bir kesit alarak romanlaştırmaya karar verdim. Üç kuşağın üzerindeki etkiyi ele alacak bu roman, Ermeni Türk ayrışması hakkında da bir fikir verecektir.
Konuyla ilgili verileri olan arkadaşların paylaşımda bulunması romana katkı sağlayacaktır.
Selamünaleyküm kardeşim esen kalın.