Yıllarını bir siyasi harekete vermiş, bir gönül adamı, dava adamı eski çileli günleri anlatırken bütün acılardan sıkıntılardan bahsederken gülümsüyor. "Aman hoca, adımı sanımı yazma. Şimdikiler çok alıngan oldu. Şunun için söylüyor, bunun için söylüyor diye laf çıkarırlar. Ne diyorlar, siyaset mühendisliği, algı operasyonu yapıyor derler. Hepsi internet şövalyesi olmuş." İşte verdiğimiz söz üzerine isimsiz bir dava adamıyla sohbetimize yer vereceğiz. Yetmişli, seksenli yıllar mı desem, doksanlar mı desem, işte o yılları kapsayan bir hatıralar yumağı. Sonraki yıllar da var ama bu havada fazlasını yazmaya lüzum etmez.
"Canımızı, malımızı, her şeyimizi davamız için ortaya koyduk. Çocuklarımızın rızkını harcarken gözümüzü kırpmadık bile. Öyle bir teşkilatlandık ki sormayın gitsin. Cenazeleri, düğünleri, hastaneleri sürekli takip ediyoruz. Hepsi için ayrı ekiplerimiz var. Köy, kent, dağ tepe demeden yollara diziliyoruz. Aracımız çok az ve çok eskiler. Paramız pulumuz yok ama yerinmiyoruz. Allah'a sığınıp yollara çıkıyoruz. Gazete haberlerini takip eden ve partimizle ilgili haber yapan basın yayın ekibimiz var. Gazeteler ve dergiler sıkı takipte... Okuma salonumuz var ve sürekli eğitim seminerleri yapıyoruz. Kitaplardan okunuyor, seminer veren hocalar anlatıyor, hepimiz dinliyoruz. Bazen de aramızda tartışıyoruz. Böyle bir ortamı bir gözünüzün önüne getirin. Partimizin oyu çok az olduğu halde vatandaşın devlet daireleri ile sıkıntılarını çözmek için her türlü yazışmayı vatandaş adına bizler yapıyoruz.
Bizler mahalle temsilcileri vasıtasıyla bir mahallede sokakta kimin ne sıkıntısı var, haberdarız. Yaşlıları ve hastaları sürekli ziyaret ediyoruz.İhtiyaç sahibi bir kimse varsa onun ihtiyacını gidermek için her kapıyı çalıyoruz. Bunu yaparken de yardımcı olduğumuz kimsenin siyasi düşüncesini sorgulamıyoruz bile. Gönüllere girmek zordur, o gönüle zor zamanda girersen de bir daha unutmazlar seni."
Çayları yudumlarken daha dün gibi yaşanan zamanları kelimelere sığdırmanın güçlüğü anlaşılıyor ama sonuçta iki dönem üst üste kazanılmış bir belediye başkanlığı var. Demek ki teşkilatçılığı bilen adamlar, bu işi zorluklarına ve sıkıntılarına rağmen başarmışlar.
"Partimiz bizim evimiz, bu evin ışıkları her gün yanacak. Yoldan gelen biri bile bir adres soracak olsa ışığı yanan bu eve gelecek ve çayını, kahvesini içecek. Her gün nöbetçi arkadaşlarımız olur, parti binasını açar ve kapatırlar. Belki evinde çayı olmayan adam, önce partiye çay alır. Öncelik partidedir, teşkilattadır. O yüzden çok özel durumlar hariç parti binamız buluşma mekanımızdır."
"Şimdi hasta ve yaşlı ziyareti yok. İnternetten bir "geçmiş olsun" yazıyorlar iş tamam. Cenazelere gidilmiyor, internetten bir başsağlığı dile, iş bitiyor. Ben biraz eski kafalıyım. Particilik, sokakta, meydanda, evde ve mahallede olan bir iş. İnsanlarla yüz yüze gelmeden siyaset yapılamaz. Size bir "hayırlı olsun" derler nezaketlice, sonra da geçip giderler. Halbuki her zaman yanında gördüğü adamı karşısında görünce yüzünden bir sıcaklık akar, size dua eder ve "yanındayız" diye göğsünü kabartarak durur. Bunlar ancak halkın içine giren adamıların bileceği işlerdir. İnternetten bu işi yürütemezsiniz, illa sokaklarda ve evlerde olacaksınız."
Kalanı da başka bir sefere yazayım. Artık siyasetten elini eteğini çekmişler ama inanılmaz tecrübeliler. Onların tecrübeleri işe yarar mı? O da size kalmış bir şey. Maalesef hayatta herkes kendi tecrübelerine güveniyor. İlla damdan düşen adamı bulup getirmek de çözüm olmuyor. Herkes damdan düştükten sonra ah vah ediyor ama iş işten geçmiş oluyor.
Seyit Burhanettin AKBAŞ