Siyasi parti genel başkanlarına zaman zaman bazı bilgi ve belgeler gelir.
Bu bilgiler bazen özel görüşmeler yoluyla gelir.
Bazen akademik camia ile yapılan görüşmeler neticesinde gelir.
Bazen bürokratlar seviyesinde sözlü ya da belgeli olarak gelir.
Bazen basın camiasından gelir.
Kimi zaman da yurt dışı kaynaklı bilgi ve belgeler size ulaşır.
Evet!
Belgeler ve bilgiler gelir.
Ancak siz siyasi konumunuz gereği çok dikkatli ve hassas davranmanız gerekir.
Bilgiler size ulaştığında belli bir plan ve program çerçevesinde hareket edersiniz.
Tecrübenizi, kişisel vasıflarınızı ve vizyonunuzu kullanırsınız.
Tüm bu belgeleri ve bilgileri bizzat kendiniz incelersiniz.
Doğruluğunu teyit ettirirsiniz.
Hakikaten öyle ise
Önce bu bilgiyi sadece kendi uhdenizde tutarsınız.
Biraz da zamana bırakırsınız.
Sonra açıklanması gereken yeri ve vakti doğru olarak tespit edersiniz.
Bu belgelerden bahsetmeden parti kurmaylarınızdan görüş alırsınız.
Özellikle sosyolog ve davranış bilimi uzmanlarından da görüş alırsınız.
Tüm bu incelemelerden sonra, konunun siyasi stratejisi, tamamen sizin vizyonunuza ve inisiyatifinize kalmış bir durumdur.
İlla açıklayacaksınız diye bir şey de yok tabii.
Siyasi partilerde aslında herkesin gözü parti genel başkanlarının koltuğundadır.
“Keşke bir yanlış yapsa!”, diye bakarlar gözünüze.
Yanlışı yaptığınızda ise son darbeyi vurmak için fırsat kollarlar.
İşte size ulaşan bu “bilgi ve belgeler” adeta bir el bombası niteliği taşır.
Atsanız atamazsınız.
Tutsanız tutamazsınız.
Pimi çekilmiş mi?
Ona bakacaksınız.
Çekilmedi ise, pimini çekip öyle ortalığa gelişi güzel bırakamazsınız.
Bırakırsanız sadece bir gürültü ve toz bulutu görürsünüz.
Ak partililer ve Sn. Erdoğan gerçekten çok şanslı.
CHP ve Sn. Kılıçdaroğlu varken bir şey yapmalarına hiç gerek kalmıyor.
24 Mayıs akşamı saat 22.00 da yaptığı doğruluğu henüz bilinmeyen bilgi ve belgeli açıklama bunun en somut örneklerinden birisidir.
CHP ve Sn. Kılıçdaroğlu, bu iddialara vatandaşların inanmasını mı bekliyor acaba?
Kusura bakmayın ama Türkiye seçmeni ve özellikle de koparmaya çalıştığınız,
Ak parti seçmeni, bu iddialara asla inanmaz.
Gerçekleşmediği sürece tabii ki.
Aksine bu iddia, kendi elinizde patlar ve size oy vermeyi düşünenler, fikirlerini yeniden gözden geçirmek durumunda kalırlar.
Maalesef Türkiye seçmeninin böyle bir davranış karakteri var.
Bir diğer önemli durum ise
CHP’nin millet ittifakının içinde bulunması.
6 partiden her birinin yapacağı en ufak bir yanlış ittifakın içindeki tüm partileri etkileyecektir.
Özellikle CHP ve Sn. Kılıçdaroğlu’nun yapacakları.
İttifakın içinde CHP’nin olması, Türkiye seçmen profili açısından zaten bir handikap.
Birde bunun üstüne yapılacak en ufak bir hata, ittifakın işini daha da zorlaştıracaktır.
Hatta bir anda her şeyi altüst dahi edebilir.
Bir zamanlar HELALLEŞME sloganı ile bir çıkış yapıldı.
Bu fikri CHP ye ve Sn. Kılıçdaroğlu’na kim verdi ise maalesef Türkiye siyasetinden bihabermiş.
Helalleşme diye yola çıkmak, hatayı baştan kabul etmektir.
Ayrıca sizin bu iddianıza halkın inanması da gerekiyor.
İnandı mı? Hayır.
Peki, helalleşmek nasıl olur? Bilir misiniz?
Lafla olmaz o kesin.
İyi de nasıl HELALLEŞİLİR?
Maddi borcunuz varsa VERMEK ile olur.
Manevi borcunuz var ise YAŞAMAK ya da YAŞATMAK ile olur.
Sn. Kılıçdaroğlu!
HELALLEŞMEK mi istiyorsunuz?
Helalleşelim diye yola çıkmayacaksınız.
VERECEKSİNİZ, YAŞAYACAKSINIZ ve YAŞATACAKSINIZ.
Üstelik tüm bunlar süreklilik arz edecek.
O kadar.
Gerisi zamana kalmış.
Gelelim geçen akşam açıkladığınız belgelere.
Zamanı değildi.
Halk inanmadı.
Üstelik iddia değil, iftira olarak algılandı.
İttifaka zarar verdi.
Ak partiye yaradı.
Bu tarz çıkışlarla netice alamazsınız.
Son 3 yıldır yapılan anketlerde CHP’nin oy oranına bakarsanız, bunu somut olarak görebilirsiniz.
Her zaman olduğu gibi % 25 ya da 26 bandında geziniyor.
Siz öncelikle Cumhurbaşkanı adayınız noktasında çalışacaksınız.
“Biz zaten onu belirledik zamanını bekliyoruz.”, diyorsanız.
O zaman hayat pahalılığı ve işsizlik gibi halkın temel sorunlarına odaklanacaksınız.
İttifak olarak bu konularda çalışacaksınız ve çalıştaylar yapacaksınız.
Yani ülkenin sorunları ile ilgili halka somut çözüm önerileri sunacaksınız.
Birde sürekli insanların arasında ve sahada olacaksınız.
Vatandaşları ve esnafları ziyaret edeceksiniz.
Üstelik bunu genel merkez, taşra teşkilatları, kadın ve gençlik kolları ölçeğinde sürekli ve düzenli yapacaksınız.
Tüm çalışmalarınız bu çerçevede olacak.
İşte o zaman bir mesafe alabilirsiniz.
Sürekli itham ve iddia üzerine kurulu bir siyaset, sizi bir neticeye götürmediği gibi
Ülkenin içinde bulunduğu duruma da çözüm olmayacaktır.
Sn. Kılıçdaroğlu!
Böyle devam edecek olursanız.
20 senedir iktidarda olan Sn. Erdoğan’a
Bir 20 sene daha kazandırırsınız.
Üstelik iddianız, adeta bir BUMERANG gibi size geri dönecektir.
Haberiniz olsun.
Benden söylemesi.
Ben zaten bu Kılıçtaroğlu'n dan şüpheleniyorum. Muhtemelen bu adam, Erdoğan ile ortak çalışıyor. Yani takviye yapıyor sanki. Yahu ne dese Erdoğan a yarıyor. Sussa hiç bir şey söylemese daha iyi. Erdoğan 20 yul iktidarda ise Kılıçtaroğlu nun sayesinde desek yeri var.