Önder Narin Açıklamasında şu ifadelere yer verdi.
Tarihçesi Osmanlı dönemine dayanan ülkemizin güzide bir kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı adına Sn Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, "Yaptığımız istişareler neticesinde teravih namazını camilerde değil evlerimizde kılmanın uygun olduğuna karar verdik dedi. Bu açıklamayı duyan herkesin zihninde iki kelime canlamdı biri lebaleb ikincisi ise kongre. Hemen hemen her vatandaş haklı olarak madem virüs bu kadar etkin peki neden Ak parti illerden insanları otobüslerle taşıyarak kapalı spor salonunda saatlece kongre yaptı diye selzenişte bulundu. Vatandaş gerçekten de haklı. Kendi yaşam düzenine ait herşeye yasak gelirken siyasi partilerin kalabalık kongreler yapması doğru kabul edilemezdi.
Siyasi erk kendi menfaatleri doğrultusunda şartları zorlarken halkın yaşam düzenine geldiğinde en kolay yol olan yasaklamayı seçmesi hiç adil bir yaklaşım değildir. Toplumun bir kısmı teravih zaten farz değil evde de kılınabilir diyor diğer kısım ise Hz Ömer den bu zamana gelene kadar düzenli olarak kılınmaktadır o yüzden farza yakındır diyor. Ben teravih namazlarını mümkün olduğu müddetçe cami de kılan biri olarak nasıl ki Cuma namazları mesafeli olarak camide kılınıyorsa teravih namazları da bu dönemde pandemi kurallarına dikkat edilerek camide kılınabilir diye düşünüyorum. Üstelik cami ler pandemi kurallarının en güzel uygulandığı yerler olarak görülüyor. Geldiğimiz noktada yatsı namazını camide kılan vatandaşa , pandemi var teravih namazını hadi gidin evde mi kılın denecek. Alınan bu kararı kolaycı ve yanlış olarak görüyorum.
Diyanet işleri başkanlığımızın son dönemlerde aldığı kararlar ve uygulamalar kurumu itibarsızlaştırmakta toplum nezninde saygınlığını kaybettirmektedir. Siyasi iktidarın bir uzantısı algısı halk tarafında giderek yaygınlaşmaktadır. Bu itibar kaybı Diyanet işleri Başkanlığının aldığı kararların uygulanması konusunda toplumda tereddüt doğurmaktadır. Oysaki bizler herzaman islami açıdan doğru olan , müslümanların hak ve menfaatlerini gözeten , gayri müslim dahi olsa kul hakkını ön planda tutan, gerekirse iktidarı uyaran ve doğru yolu gösteren bir kurum görmek isteriz.
Umudumuz ve beklentimiz bu ülkenin inançlı insanlarının haklarını gür sesle haykıracak güçlü ve adil Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Kendi kurumunun memurunun hakkını dahi savunamayan bir Kurum bizleri üzmektedir. Yeniden Refah Partisi olarak iktidara geldiğimizde yapacak çok işimizin olduğunun farkındayız.