“ GELECEĞE İNSAN YETİŞTİREBİLDİKMİ? BU ÖNEMLİ “
Edebiyatı Öğretmeni Ahmet Ali Yılmaz; “ Ekran başına toplayabildiğimiz kadar çocuğu topladık. Ne kadar bilgimiz varsa anlattık. Plana göre, müfredata göre dersimizi işledik. Sorun yok elhamdülillah. Önemli olan bu değil bence. Önemli olan geleceğimize, ülkemize insan yetiştirebildik mi? Yıllardır hep x'e ve y'ye değer verdik. Ailesine, ülkesine, tarihine, bayrağına, bilime değer vermeyi öğretemedik. Özellikle de kendine değer vermeyi. Devletine, milletine, insanına inanmayı, güvenmeyi öğretemedik. Kavramların içini dolduramadık. Çocuğa, "zenginlik" nedir diyorum. Alışveriş yapıp tek seferde on bin lira çekebilmektir diyor. "Gönül zenginliği' diyorum. O ne diyor. Değersiz insan yetiştiren bir sistemin içinde üzüldük, ezildik. Buna sebep olan yüz tane, bin tane bahane yazabilirim “ ifadelerini kullandı.
“ BU KADAR VARIN İÇİNDE HİÇBİRŞEY OLAMAZ “
Yüz yüze veremediğimiz değeri uzaktan nasıl vereceğiz? Her şerde bir hayır vardır derler. Belki çocuklar bu süreçte sokakla çok fazla haşır haşır neşir olmadıkları için kendi ailelerindeki değerleri benimsemiştir söyleyen Edebiyatı Öğretmeni Ahmet Ali Yılmaz; “ Bir türlü zaman ayıramadığımız çocuklarımıza bu süreçte zaman ayırmış; dostluk, hak, hukuk, dürüstlük, paylaşma gibi önemli değerleri aktarmışızdır. Neden olmasın. Ümitsiz değilim. Zaten okul ortamında biz bunların pek çoğunu veremiyorduk. Niye? Çünkü yetiştirmemiz gereken yüklü bir müfredatımız var. Sınavlara hazırlamamız gereken öğrencilerimiz var. Meslek lisesinde olup bu çocuklar niye üniversite kazanamadı sorgulaması yapan amirlerimiz var. Bu okuldan bir şey çıkmıyormuş diyen velilerimiz var. Üniversiteyi bitirsem ne olacak, sokakta üniversite mezunu bir sürü işsiz var diyen ümitsiz, vasıfsız gençlerimiz var. Dershanesiz, özel derssiz olmaz bu işler diyen öğretmenlerimiz var. Var da var... Olmaz elbette. Bu kadar varın içinde hiçbir şey olmaz. Bilgi belletmekten başka bir şey düşünmeyen öğretmenle hiçbir şey olmaz. Problem çözmeyi bilmeyen, öğretmeyen; hep problem olan eğitimciyle hiçbir şey olmaz. İstatistik tutmaktan başka amacı olmayan yönetici ile de hiçbir şey olmaz “ şeklinde ifade etti.
“ YANLIŞ ANLAŞILMASIN BU TAŞ KENDİME! “
Edebiyatı Öğretmeni Ahmet Ali Yılmaz; “ Çehov, Maupassant, olay hikayesi, durum hikayesi öğreteceğim, kuru bilgi vereceğim diye çabalarken Ömer Seyfettin'in "Pembe İncili Kaftan" hikayesini, Refik Halit Karay'ın "Yatık Emine" hikayesini, Kemal Tahir'in "Dutlar Yetişmedi" hikayesini, Sait Faik'in "Son Kuşlar" hikayesini, Sabahattin Ali'nin "Cankurtaran" hikayesini; Tarık Buğra'nın "Osmancık" romanını, Mustafa Kutlu'nun "Hesap Günü" kitabını okumayan, okutmayan ve okutamayan edebiyat öğretmeninden de hiçbir şey olmaz. Yanlış anlaşılmasın, bu taş kendime. Herkes kendini taşlasın. Eserler de sadece birkaç örnek. Daha edebiyatımızın nice değerli eseri var. Değerlerimizi bunlarla öğreteceğiz. Dershane mantığıyla değil.
Özlenen nesil okuyan, düşünen, akıl yürüten, bilgi üreten, problem olmayan problem çözen; iyiyi, kötüyü, doğruyu, yanlışı haklıyı, haksızı fark eden; neyi niçin öğrendiğini bilen; bilime, bilgiye, öğrenmeye, üretmeye sevdalı bir nesil olmalıdır. Ümitsiz miyiz? Asla! Hatalar, eksikler vardır elbet. Onu da siz söyleyiverin artık “açıklamalarında bulundu.
ÖZEL HABER/Remzi Yıldırım/gastepress.com
Yorumlar
Kalan Karakter: