Bu noktada Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türk kadınlarına haklarını vermiştir.
İşte bu haklardan biri de kadınlarımızın seçme ve seçilme hakkıdır.
5 Aralık 1934’te yani tam 85 yıl önce Türk kadınları, birçok gelişmiş ülkeden çok daha önce seçme ve seçilme hakkına sahip olmuştur.
Değişikliği takip eden ilk seçim olan 8 Şubat 1935 seçimlerinde 17 kadın milletvekilimiz TBMM’ye girmiştir.
Bugün bu rakam 102 kadın milletvekiline ulaşmış olsa da yetersizdir.
Bu da yüzde 17,32’ye denk gelmektedir.
Oysa olması gereken en az yüzde 50 olmasıdır.
Konuşmamın başında da söylediğim gibi Atatürk devrimleri aynı zamanda bir kadın devrimidir.
İşte bunun için karşıt devrimciler bir çok konuyu kadınlar üzerinden ele almaktadır.
Özellikle son yıllarda cinsiyetçi politikalarla kadını eve hapseden bir ülke olma yolunda hızla ilerliyoruz.
Erkek egemen politikaların güç verdiği ‘Kadınlar sokakta gülmez’, ‘Hamile kadın sokağa çıkmamalıdır’ gibi ipe sapa gelmez düşünceler beraberinde kadına yönelik şiddet ve cinayet olaylarının hızla artmasına neden oluyor.
Bizim hedefimiz kadın cinayetlerinin son bulduğu, kadın ve erkeğin hayatın her alanında yan yana, omuz omuza daha güzel bir dünya için mücadele ettiği bir Türkiye’dir.
Maalesef bu mücadeleyi anlamayan, anlamayanlar çok fazla…
Seçilmiş bir kadın il başkanı olarak tanık olduğum, bizzat hedef haline getirildiğim birçok olay bu mücadelenin siyasi ikbal peşinde koşanlar tarafından da anlaşılmadığını gözler önüne seriyor.
Bu konuda süslü laflar eden birçok insanın siyasi rekabet söz konusu olunca nezaketsizlikte bir birleriyle yarıştıklarını görmek gerçekten düşündürücü…
Elbette kadınlar olarak siyasi yarışta bize ayrıcalık tanınsın demiyoruz, bizlerin istediği saygının, nezaketin unutulmamasıdır.
Bizler kadınların analığına laf söyleyecek kadar insanların siyasi körlüğe kapılmamasını istiyoruz.
Cinsiyetçilik başta olmak üzere tüm ayrımcılıkların son bulduğu güzel günlerde buluşmak dileğiyle, sizleri saygı ile selamlıyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: