Yaklaşık bir aydan biraz daha fazladır sizlerle alışveriş merkezleri, perakende konularında yazılarımı paylaşıyorum. Bugün biraz konu dışına çıkıp ‘offroad’ yapalım istedim.
Geçenlerde, bir sebeple yaşadığım şehirden başka bir şehre karayolu ile gidip gelme durumum söz konusu oldu. Yaklaşık 1200 km olan gidiş dönüş güzergahı boyunca insani ihtiyaçlar için mola verdik. Popüler adıyla, ‘Yol Üzeri Lezzet Durağı’ geleneksel adıyla ise ‘Dinlenme Tesisi’ olan bu yerlere hem bir tüketici hem de işletmeci gözüyle bakma fırsatım oldu.
Siz Hiç Aynı Ürünü %60 Daha Pahalı Satan, Fabrika Satış Mağazası Gördünüz mü?
Biz tüketicilerin çaresiz olduğu lokasyonlar vardır, mesela havaalanları, burada herhangi bir ihtiyacınızı alan içerisindeki işletmelerden gidermek isterseniz çok astronomik fiyatlarla karşılaşırsınız. Simit 7,5 lira, hamburger menü 35 lira, 500 ml’lik pet su 3,5 lira gibi. Muhtemelen yine astronomik olan kira fiyatlarını sattıkları ürünlere yansıttıklarından olsa gerek, en temel ihtiyaç maddeleri bile standart etiket fiyatlarının iki bazen üç hatta dört katıdır havaalanlarında. Ancak Afyon gibi, Sivrihisar gibi kira fiyatlarının metropollerde bulunan alışveriş merkezlerinden daha makul olduğu noktalarda neden yiyecek, içecek başta olmak üzere ihtiyaç maddeleri fahiş fiyatlarla satılır? Mesela, fabrika satış mağazası olduğu belirtilen bir sucuk mağazasında 1kg sucuk nasıl 61-.TL’ye satılabilir? Oysa aynı kadim markanın hipermarkette reyonlarda bulunan aynı ürünü sadece 38 lira iken. Aradaki 23 lira farkın sebebini markanın tezgahtarına sordum, acaba bir fark var mı diye. Yetkili bana “aynı ürün ama buradaki daha taze” dedi. Oysa bir Kayserili olarak biliyorum ki; taze sucuk hem yaş olduğundan daha zor soyulur, hem de gramaj olarak daha ağır (içindeki nemi kaybetmediği için) olduğu için tercih edilmez. Yani cevabı doğru kabul edersek şöyle bir çıkarımda bulunmamız gerekir; ‘yaş fiyatı 61 lira olan sucuk içindeki nemi kaybettiğinde daha yüksek bir bedele sahip olacak ve muhtemelen 70 liraya satılacak’. Fabrika Satış Mağazası, tüketicide; fabrikadan direkt olarak satışa sunulduğu, arada bir aracı ya da depo maliyeti olmadığı için daha uygun fiyatlı algısı yaratıyor. Oysa fabrika satış mağazası aynı ürünü, marketten yaklaşık yüzde 60 daha pahalıya satıyor. Tutsak durumdaki çaresiz yolcular ya kent merkezine girip makul fiyattan alışveriş yapacaklar ya da fahiş fiyatlardan karınlarını doyuracaklar.
Bir diğer dinlenme tesisi ise yolun geliş istikametindeydi, birden fazla restorana ev sahipliği yapan kadim bir tesis burası. On yıllardır mevcut ve hala pek çok otobüs firması yolcularını bu noktada indirip ihtiyaç molası veriyor. Buradaki günah keçisi ise tavuk döner, bilirsiniz hem ucuz hem de beyaz et olması nedeniyle sıkça rağbet gören bir üründür. Ancak yarım ekmek arası 20 lira olan fiyatına bakınca bu kanaatim değişti. Tavuk böyle ise et döner ne kadardır acaba diye bir diğer üniteye vardığımda 30 lira gibi bir fiyat etiketi ile karşılaştım. Yani aslında biz havaalanlarına pahalı derken, hiçbir makul gerekçesi olmayan şehirler arası dinlenme tesisleri voleyi vurmuşlar. Saatlerdir yollarda olan yolcuların kendilerine muhtaç olduklarını düşünerek fiyatları diledikleri gibi şişirmişler.
Bu durum sanırım benim kadar diğer yolcuların da dikkatini çekmiş olacak ki; eski doluluklarından eser yoktu her iki tesiste de. Tüketiciler bunun yerine birkaç km ötedeki ‘Köfteci Yusuf’a akın etmişlerdi. Salata, ayran, piyaz, köfte sipariş eden bir tüketici yaklaşık 25 lira gibi makul bir fiyat ile karşılaşıyor ki, aynı markanın tüm restoranlarında fiyat zaten böyle.
Tüketiciyi, çaresiz gören, fahiş fiyatlarla karşılayan markalar eninde, sonunda aynı sona mahkum olacaklar bence. Çoğu mal sahibi olan bu işletmelerin, personel ve enerji gibi maliyetleri aynı iken hatta nakliye gibi bazı kalemlerde avantajları dahi varken aynı ürünü fahiş fiyata satma hevesleri kursaklarında kalacaktır.
En Son Teknolojiyi Hayatıma Alırken Dikkat!
Belki de toplumsal hayatına teknolojiyi en çabuk bütünleştiren insanlar bu topraklarda yaşıyordur. Dünyanın en çok cep telefonu kullanan, en çok telefonla konuşan, en çok telefon değiştiren insanları bizleriz. Bunları eleştirmek ya da ‘iyi’ veya ‘kötü’ olarak yaftalamak benim haddime değil, bu konuda toplum bilimcilerin kalem oynatması gerekir. Benim meselem son teknolojiyi hayatları ile bütünleştiren insanların, benim hayatıma etkileri.
Mesela, artık hiç tanımadığım insanların, ilişkilerindeki sorunları, ailelerindeki anlaşmazlıkları, okul hayatlarındaki başarılarını, iş hayatlarında başlarına gelen haksızlıkları öğrenme konusunda hiç zorlanmıyorum. Toplu taşımada, restoranda, alışveriş merkezlerinde, hatta sinemada ve camide, hiç tanımadığım insanların hayatlarını yakından takip edebiliyorum. Karşınızda otururken sürekli o parlak ekrana bakıp, sosyal medya hesaplarını güncelleyen, bir konuşmanın en can alıcı noktasında, ‘kusura bakma’ bile demeden telefonu açıp sizi yalnız bırakanları çoktan Allah’a havale ettim. Bir de alakasız bir ortamda mesela; kabristanda veya camide, mehter marşı veya fantezi müzik parçası ile ‘hönkürdeyen’ telefonlar var ki; bence onları sahiplerinden geri almak lazım üretim amacına aykırı kullanıldıkları için.
Bu durumlar cep telefonunun benim hayatıma rahatsız edici bir etkisi. Bu durumun rahatsız ettiği kişilerden biri de, ABD'li şef Mark Gold. Tanınmış şef, Los Angeles'taki restoranı Eva'da yüz yüze sohbetleri teşvik etmek için, kapıda telefonlarını bırakmayı kabul eden müşterilerine indirim uygulamaya başlamış.
Trafikte araç kullanırken meydana gelen kaza ihtimalleri gündelik hayatın rutini oldu artık. Birkaç yıl önce bir belgeselde izlemiştim, tecrübeli bir Formula1 pilotuna cep telefonu veriyorlar sıradan bir otomobil kullanırken, cep telefonu ile konuşturuyorlar ve önündeki araca aniden fren yaptırıyorlar. Dünyanın en iyi reflekslerinden birine sahip Formula1 pilotu fren mesafesini kaçırıyor ve arkadan çarpıyordu araca. Toplum olarak reflekslerimizin deneydeki pilottan daha iyi olmadığı aşikar.
Öte taraftan, ABD'de ve başta Fransa olmak üzere Avrupa'da pek çok adab-ı muaşeret kursu, müfredatlarına cep telefonlarının doğru kullanımını öğreten dersler eklenmiş. Umarım, gün olur bir gün bizim ülkemizde de benzer uygulamalar hayata geçirilir.
Naçizane görüşüm şu ki; üretilen en son teknoloji eseri ürünlerin hayatımıza sağladığı katma değerin tartışılacak bir yanı yok. Neredeyse tüm ihtiyaçlarımızı uygulamalar üzerinden görebiliyoruz. Bankacılık ve haberleşme başta olmak üzere hemen her alanda hayatımızı kolaylaştırdılar. Ancak hala insan kalabilmek için kullanırken insani değerlerimize sahip çıkalım.
evet müdür ilk konu çok güzel ve iyi tanımlamayla; anlatmışsın çok güzel eline sağlık,ama ikinci konu için ayrıca kaleme alsa idin sanki daha iyi olur gibi geldi. hani gelecektin ayrıca ….
Özgür bey kaleminize ve yüreğinize sağlık rahatlıkla altına imza atabileceğim bir yazı daha olmuş. Teşekkürler..