Yüreklerin içine volkan düştüğü, her ne olursa olsun bayrak gibi dimdik duran ve eğilmeyen başların iki yanında düşen omuzların dağ gibi acıları sırtlandığı, acıların kat be kat katlandığı ve bunların yanı sıra her zaman olduğu gibi yine yaraları sarma edasıyla sırtlan yüzlü çehrelerden yükselen nidaların sırıttığı ve sıradanlaştığı, gerçek kahramanların ve olayların yer aldığı kişilerin, karakterlerin tamamen hayal ürünü olmadığı Türkiye'nin bu karanlık ve puslu vadisinin ekranlara kilitleyen en parçalayıcı en can alıcı bölümlerinin yayımlandığı günlerdeyiz.
Ne garip değil mi? Filmlerde yer alan sahnelerde başrollerin doyumsuz bir zevkle ihtirasla rollerini canlandırırken izleyiciyi ekrana kilitledikleri o gözleri boyayan müthiş sahneler, entrikalar, tuzaklar. Ve ne yazık ki bizler alkış tutan ellerimizle, buluşma ve imza günlerinde birbirimizi ezercesine izdihamların kahramanları bizler. Sevdiğimiz dizilerin bir sonraki bölümünü heyecanla beklediğimiz gibi kaç gün yas tutacak, gününü saatini unutmadığımız, sahnelerini hep hatırladığımız efsane replikler gibi hep hatırlayacak mıyız asıl kahramanları? Kaç defa iyi ki varsın Eren’ler, İyi ki varsın Ömer’ler diyerek şehitlerimizi yâd edeceğiz.
Dillerin kemiklerinin kırıldığı, ağızların hüküm sürdüğü ve sahneye çıktığı günlerdeyiz ahali. Sahne şimdi eline kağıtlar tutuşturulan, önüne mikrofonlar konulan, jantı giyimleriyle ahlâk ve ahkâm raconu kesen siyasi ağızların vatanperver nidalarına kulak kesiyoruz, kulak kabartıyoruz, ne de olsa seçim yaklaşıyor değil mi? Nasıl gözden kaçırılır seçim varsa en güzel ortam ve beslenilecek kaynak, kaos ve kan! Dökülen kanlarımız, kıyılan canlarımız, göndere değil de tabutlara çekilen bayraklarımız, her türlüsünden bir cenaha ekranlarda boy gösterme ve şöhret olma, ölümsüz olma fırsatı sunuyor.
Bedbahtlar, ölümsüz olanların yolu belli, o yolda ölümü korkutan yürüyüşleri ve şehit olmaya gidiyorum diye arştan yükselip semaya değen davete nasip olan icabetleri de. Şimdi siz kim oluyorsunuz da racon kesiyorsunuz? Sizin dünyevi emelleriniz için daha kaç Goncagül babasız kalıp hatıralarına yaslanarak uyuyacak. Kaç boyasız evin duvarlarını al rengine boyayacak, öyle ki düğünlerin habercisi ay yıldızlı al bayrak ve kaç bayram daha öpülecek yanaklar gözyaşlarıyla ıslanacak? Bu hesap da bu yara da biliniz ki hiç kapanmayacak!
Şimdi şeytan diyecek ki bunu da benden bilecekler. Hindistan’daki Hindulara selam olsun, bir özür de öküzlere, biz sarı öküzü verdiğimiz gün kaybettik çakallara!