"İnsan insanın avusunu alırmış ya" Onun talebi ülkedeki avuyu almaktı derim
İşte bu ülke hastalanmış! Ufkunda güneşin solduğu bir ülke! Biten son yazın ülkesi! Kış kapısında bu ülkenin! Atından ayrı düşmüş bir vezirin memleketi, yol değil kol yorgunu bir ülke!
Dağlarda ağaç yalnız, kurak ovada yeşil buruk! Buruk yağmurlar yağar bu ülkenin çok uzağına!
Ülkenin haline bakıp bakıp, "Yeniden doğar küllerinden!" der.
"Faldır" derler "kehanet olur gerçekleşirse" derler. Ümit kesiktir kendini yağmalatmış bir ülkenin kurtuluşundan! Karıncalar kıpırdarken, içine böcekler doluşmuş, o denli hasta! Sis gibi çoğalan bir yalnızlığın memleketi! Ne yapsın "Düşman dayamış bağrına pis hançerini!" ne yapsın! Üşümekten helak olmuş ülke ne yapsın! Miskin, korkak...! Gayya kuyusunda ülke ne yapsın?! Mevsimler dönedursun, hasta adam üşümekte, ölmekte! "Kim kurtarabilir ki bu yangından!" derler.
Analar aynaları kıracak utanç duyduğu suretine baktıkça!
Biri bir ip uzatsa güneşe tırmanacak!
Biri "Düşman varsın dayasın pis hançerini, kurtaracak bulunur elbet bu bahtı kara maderini!" der aniden. Nicedir kimsesizliğine sarınıp örtünmüş, nicedir azalıp duran bu ülke; aniden uyanır, kış gecelerinde kendini yakar ısıtır canlanır! Biri "inanın bana" dediğinde fırlar ayağa kalkar.
Bu ülkenin kalbini kuşatmışsa bir adam düşman kuşatılmış demektir! Konuşmayı unutan insanlar haykırmaya başlamışsa düşman yenilmiş demektir!
"Buyrun, işte kalbim bedenim" diyen Atasına; "buyrun işte kalbim diyorsa" Atasına bir ulus, zaferin kapısı açılmış demektir. Gözlerine sis bürümüş, gövdesi ihlal edilmiş bir ulus! Anası babası değil çocuğunu, geleceğini yitirmiş bir ulus geleceğini yeniden kurar!
Bir çiçeği uyandırırcasına, yıllardır uyuduğu derin uykusundan uyandırmak için yeraltını oynatan adama inanan analar, kuru gölü sularcasına vatan türküsünü söylemeye başlar.
"Nerede ölürsem bahtıma" deyip yola çıkan adamın peşine düşen anaların evlatları mazisinden utanmak yerine zaferin türküsünü söyler. Mazisi gizlenecek yer aramakta olan analar geleceğin türküsünü söyler!
Gülümseyen yüzü, ülkesine bakan gözü, altın yelesi Samsun'dan Anadolu'ya rüzgar olan adam durmaz ölene kadar! Ulusu biliyor artık baktığı yerde savaşlar artacak ve bahar giysilerine bürünecek kıyamet!
Yarından korkan adam yerine yarına koşan gençler türeyecek. Çürümeye alışmış toprağı ıslah edip baharı yakalayacak analar, kabaran yağmuru taşıyacaklar bulutun yüzünü tırmalayarak, bereketi getirecekler yerin altından. Ve bir aşkı yeniden yaşatacaklar bir kitap olup! Bir ilkokul atlasında bir uçtan uca yeşil uzanacak, mavi bir ülke doğuracaklar külünden yeniden!
Yitirilmiş davaların mahkemelerinde saçlarını yolan analar değil, kadı olacaklar kadın olacaklar! Güne boyun eğdirmiş gül yanaklı analar, yitiklerini toplayıp bir ülke doğuracak külünden yeniden.
Heyhaatt! Bugün yine aynı hastalık! Bugün ağaç küskün, gün küskün, gül küskün ise hepsinin ortak Ata'sı ölmüştür bu ülkenin! Bu gün bunca ağacın katledilmesine, suların zehirlenmesine izin veriliyorsa Ata'sı ölmüştür bu ülkenin! Ağaçlara, kuşlara, böceklere, çiçeklere kıyılıyor, havası suyu zehirleniyorsa, göl kuruyor, bulutlar küstürülüyorsa Ata'sı ölmüştür bu ülkenin.
Buna rağmen miliyonlarca insan işin farkına varmıyor, üstelik saldırıyorsa ATA'sına; yazık ki kimliği ölmüştür bu ülkenin! İnsanlığın sac ayağı kırılmış demektir!
İnancın dışında, hiçbir ideolojinin veremediği mutluluğu ve gücü Atatürk tek başına vermiştir...
İnsan Atatürk'le, aklının düşündüğünün farkına varmıştır. Yani kendisinin farkındadır! Düşündüğü için kendine saygısı ve güveni gelmiştir.
Günü çağdaşlaştırmak ve günü çağdaş yaşamaktır onun izi.
Irkçılık hastalığına değil, ülke sevdasına düşmüşse bir adamın Aziz ATA'mın izindeyiz.
Zübeyir Yiğit
Yorumlar
Kalan Karakter: