17 Aralık 2016'da Kayseri'de çarşı iznine çıkan askerlerimizi taşıyan halk otobüsüne yönelik saldırıda şehit olan 15 askerimizin şehadetinin ardından tam iki yıl geçti. Tüm şehitlerimize bir kez daha rahmet diliyorum, ruhları şad olsun. Esas konuya gelmeden önce belirtmek isterim ki bu menfur ve alçak saldırının üzerinden iki yıl geçmesine karşın aynı tepkiyle vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü savunan, bu haykırışı dünyaya duyuran Kayserispor taraftarlarına, özellikle de Kapalı Kale taraftar grubuna teşekkürü borç bilirim. Kayserispor taraftarının sadece sporla ilgilenmediğini, vatan ve millet söz konusu olduğunda nasıl öne çıkacaklarını tüm Türkiye'ye göstermelerini de yine takdirle karşılıyor, buradan gönlü vatan için çarpan taraftarlarımızın destekçisi ve duacısı olduğumu belirtmek istiyorum. Onlar sadece Kapalı Kale değil, aynı zamanda aşılmaz, millî bir kaledir. Bu can bu bedenle oldukça, yağmur çamur demeden deplasmana giden, takımımızı destekleyen vefakâr ve cefakâr büyük Kayserispor taraftar grubu Kapalı Kalenin yanında olacağımı bu kürsüden bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi sorarım sizlere: Yaşları 19 ila 26 olan, vatan borcunu ödemek için gurbete giden ana kuzularının çarşı izinlerine giderken hain bir saldırıyla şehit edilmesi insanlığın hangi yönüyle ifade edilebilir? Veya annesiyle birlikte, babasını ziyaretten dönerken araçlarına pusu kurulan 1 yaşındaki şehit Bedirhan size ne verecekti? Vatan mı istediniz el kadar bebekten? Bu bir katliamdır, bu bir insanlık suçudur. Afrin şehitlerinden hemşehrimiz Mehmet Muratdağı'nın aziz naaşını kaçırmak kadar alçak bir durum var mıdır? Sivil olarak evlerinden çıkan, yine hemşehrimiz uzman çavuş 27 yaşındaki Yahya Karakaya ile 25 yaşındaki Murat Özkozanoğlu'na pusu kurup arkadan vuran teröristleri kimler savunabilir? Hangi insani, vicdani ve ahlaki ölçüyle bunları savunacaksınız? Ey caniler, ey alçaklar, ey insanlığın utanç vesikaları; ne istediniz bir anadan, nasıl kıydınız bir bebeğe, ne istediniz beşikteki bebekten! PKK bebek katilidir, anaların can düşmanıdır. PKK, FETÖ ile birlikte Haçlı emellerinin kiralık tetikçisi, Türk milletine kin duyan mihrapların karanlık bekçisidir. Tüm bunların hangi biri hak, hukuk, adaletle örtüşür?
Görüyorsunuz sayın milletvekilleri, bunları yapan terör örgütü birileri tarafından normalleştiriliyor, güvenlik güçlerimiz ise terör yapmakla suçlanıyor. Burada büyük bir yanlış yok mudur? Bu hainleri birilerinin meşru kılmaya çalışmasına karşı sessiz mi kalacağız? Elbette kalmayacağız. Vatan mücadelesini şanlı Türk askeri, Türk polisi sahada hakkıyla verirken bizler de bu çatı altında bu mücadeleye mutlaka omuz vereceğiz. Olur olmadık söz ve ithamlarla terör çığırtkanlığı yapanlar yüce Türk milletinin evlatlarının da bu çatı altında olduğunu unutmasınlar.
Hapisteki PKK'lıya giden, "Özerkliği getireceğiz." diyen, Anayasa'nın 2'nci ve 3'üncü maddesini değiştirme hayali kuran, PKK'lıları arkadaş edinen, PKK'nın yayın organlarının kapatılmasına karşı çıkan ve YPG'yi terör örgütü olarak görmeyen zihniyet de unutmasın ki bizler yüce Türk milletinin ve büyük Türk devletinin bekası için bu çatı altında mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.
Bir türküdür ki tutturuluyor, bebek katili teröristbaşı insan, mahkumiyeti ise insan hakları ihlali olarak değerlendiriliyor. Bu mudur insan hakları? Terörün ve teröristin gölgesinde, teröristin yaşam hakkını her an için ellerinden aldığı ve insanı yaşatmak için değil, insanı katletmek için âdeta seferber hâle gelmiş taşeronların gölgesinde demokrasi aramak mıdır insan hakları? Daha 13 yaşında, 15 yaşında eli silah tutamayan çocukların örgüte militan olarak nasıl annesinden, babasından kopartılması veyahut sözüm ona "Bizim dediğimizi yapmazsanız 2 çocuğunuzdan birisini biz alırız." tehdidi midir insan hakları? Elbette hayır. Bu anlayış değişene kadar karşımıza kim çıkarsa çıksın tesirsiz hâle getirmek şarttır. Elbette Türkiye terörle mücadelesinde haklı ve meşrudur. Bilinsin ki demokrasi, özgürlük ve insan hakları iddialarının ardına saklanarak terörle mücadeleyi sekteye uğratmaya çabalayan bölücü ve yıkıcı çevrelerin gerçek kirli yüz ve niyetleri gün gibi meydandadır. Türk milletinin böyle bir acizliği ve teslimiyeti kabul etmesi düşünülemeyecektir.
Terörizm, varlığımıza kastetmek için yarıştadır. Terörizm, bin yıllık kardeşlik hukukunu bozmak, fitili tutuşturulmak istenen etnik ve mezhep kaosunu tırmandırmak için çırpınmaktadır. Orta Doğu'nun haritasını yeni baştan çizmek için masaya oturan, işbaşı yapan zalim güçlerin en temel gayesi Türkiye'yi çözmek ve çöküşünü sağlamaktır. Oynanan oyun hiç kuşku yok ki vahşidir. Türk milleti tamamıyla terörün hedefindedir. Bu tutuma, bu zorbalığa boyun eğmeyeceğiz.
Bu caniler döktükleri şehit kanlarında boğulacaktır. Dökülen kanların hesabını birer birer soracağız, alayını kaçtıkları son deliğe kadar, son ine kadar kovalayacağız.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, sınırlarımızın içerisinde yahut dışarısında şanlı bayrağımızın dalgalanması adına yapılan ve yapılacak olan tüm operasyonların destekçisi, şanlı ordumuzun duacısıyız.
Bunun yanında, değerli milletvekilleri, 24 eylül tarihinde İstanbul Milletvekilimiz Feti Yıldız Beyefendi tarafından Meclis Başkanlığına sunmuş olduğumuz Şartlı Ceza İndirimi Kanun Teklifi'miz Adalet Komisyonunda bekletilmekte olup, bu konu toplumsal bir talep hâline gelmiştir ve bu kanunun artık çıkarılması bir zarurettir.
Değerli milletvekilleri, biz Türkiye'de demokrasinin sağlıklı inşa edilebilmesinin, güvenli, huzurlu bir ülkede yaşayabilmenin yolunun her türlü terör örgütünden arınmaktan geçtiğini düşünüyoruz. PKK'sından, FETÖ'sünden, adını sayarak Gazi Meclisimizi kirletmek istemediğimiz her türlü iş birlikçilerden, bu manada devleti ve milleti kandırmak isteyenlerden kurtulan bir Türkiye, gelecekte yeni bir medeniyet ufkuna güneş gibi doğacaktır.
Ederi 1 dolar olan, FETÖ'nün gayrimeşru çocuklarının büyük Türk milletinin delikanlı Türk çocuklarına gücü yetmemiştir, bundan sonra da Allah'ın izniyle yetmeyecektir.
Aziz Türk milleti, tarih boyunca yurdunu alçaklara uğratmamak uğruna göğsünü siper etmiş, bir gül bahçesine girercesine kara toprağa girmiş, anıları yüreklerine, sevdiklerini vicdanlarına, sorulacak hesapları namuslarına emanet etmiştir.
Liderimiz, kıymetli büyüğümüz Devlet Bahçeli'nin ifadesiyle: "Türk milletine mensubiyet hepimiz için gurur vesilesi olduğu kadar, kardeşliğini korumak, hayat ve varlık haklarını savunmak bir vefa ve şeref meselesidir." Bizler bu eşsiz dua ve şükranla andığımız mücadele ruhunun varisleriyiz.
Milliyetçi Hareket Partisi, şehitlerimizin emanetçisi, Türklüğün bekçisi, milliyetçiliğin bereketli sancağı, Türk milletinin hizmetkârı ve Türkiye'nin son şansıdır. Ancak iyi bilinsin ki Türk milletinin bu mukaddes emanetini, kurtuluşumuzun ana karargâhını ve kalbini PKK'nın önüne paspas etmeye çalışanlara fırsat vermeyeceğiz ve hepsinin de alnını karışlarız.
Sizin piriniz Öcalan, rehberiniz PKK, bölünme trafonuz Kandil olsun; bizim yeminimiz Türk milletinin varlığını korumak ve Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü sağlama almaktır. Türk devletinin kolonlarını devirmeye, Türk milletinin maddi ve manevi hazinesini çarçur etmeye, millî kimliğini bölücülük alevinde yakmaya kalkışanlar Milliyetçi Hareket Partisi olduğu sürece kabusu yaşayacaklar, seraba batacaklar, hayal balonu kafalarında patlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, buradan bir kez daha tekrar etmek istiyorum ki şehadet deyince, gazilik deyince, al bayrağı görünce, İstiklal Marşı'nı duyunca gözleri hasretle yaşarmayan, göğsü kabarmayan, yürekleri çarpmayan, vicdanları titremeyenlerle bizim paylaşacak ekmeğimiz olmayacaktır.
Ey Yüce Türk milleti, dün kurşun yağmurlarına göğüs gererek bugüne geldin, bugün bereketli yağmurlarla yarına koşacaksın. Sonsuza kadar var ol Türkiye. Varlığım Türk varlığına armağan olsun, ne mutlu Türküm diyene diyor, bütçemizin hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyor, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum."
Yorumlar
Kalan Karakter: