“Sizi akalemlerle tanıdık Akalemlerde ilk yazılarınız daha çok Kitaplar ve eser tanıtımıydı son yazınız oldukça farklı bunun sebebi nedir ve hangi alana yoğunlaşmak istiyorsunuz?”
Tamamen sakarlığım sonucu ortaya çıkan bir yazı oldu. Bir gece saat dört civarı yeni sayının yazısını hazırlamak için oturdum masanın başına ve hangi kitabın eleştirisini yazacağıma da günler öncesinden karar vermiştim. Kitap hakkında araştırmalar yaptım, kısa kısa notlar aldım. Daha sonra yazarın kitabını almak için masamdan kalkıp kütüphanenin önüne geçtim, kitabı raftan çekerken en üst kata koyduğum şiir defterimin içinden son yazıdaki o meşhur kuş tüyü ve bir kâğıda yazılmış şiir düştü. O şiir bana son yazımda bahsettiğim adama aitti ve onun bana söylediği bir söz geldi aklıma ‘’şiirlerinin biri tarafından okunup beğenilmemesinden korkuyorsun ‘’. Hemen masanın başına geri dönüp yazmaya başladım ve En eski yalnızlığımdır aşk benim yazısı çıktı ortaya. Diğer yazıya kadar yine bir sakarlık yapıp hikâyesi olan bir şey ile karşılaşırsam ‘’Eski aşk mektuplarına’’ dair yazmak güzel olabilir.
“Genç bir yazarsınız Akalemler dergisi genel olarak genç yazarları önceleyen bir dergi Akalemlerle tanışmanız nasıl oldu?
Dergimizin sahibi ve aynı zamanda başyazarlarından olan Selim Tunçbilek ile bir gün kitap topluluğunda Dostoyevski’nin Suç ve Ceza adlı eserini tartışırken tanıştık. Kendisine yazdığım şiirlerden ve makalelerden söz ettikten sonra kendisi benden yazılarımı istedi ve onun üzerine konuşmaya başlamış olduk. Daha sonra kendisine şu soruyu sordum ; ‘’edebiyat dünyasına bir yazar olarak nasıl katılmam ve başlamam gerektiğini bilmiyorum sizce ne yapmalıyım’’ dedim ve kendisi ‘’ Hanımefendi bizim dergimizde yazarak bu yola adım atabilirsiniz ‘’ dedi. Ve Akalemler Dergisi’nde yazar olma yolculuğum böyle başladı.
“Dergideki yazar arkadaşlarınızı ve grubu nasıl değerlendirirsiniz kimleri beğeniyorsunuz?”
Bu soruda aklıma üstadım Cemal Süreya’nın şu sözü geldi ; ‘’ Seni bir kere öpsem ikinin hatrı kalıyordu. İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük. ‘’ Yani bütün yazar arkadaşlarım kendi alanlarında o kadar usta ve aynı zamanda amatör ruhunu kaybetmemiş yazarlar ki bir isim versem ikinin hatrı, iki isim versem üçün boynu bükük kalır.
“Dergilerimizle sizin derginiz arasında belirgin farklar neler? Akalemlerle yazarlıkta hedeflediğiniz noktaya ilerlediğinizi düşünüyor musunuz?”
Aslında edebiyatı bir evin çatısı gibi düşünüyorum ve o çatının altında var olan evin yaramaz çocuklarıyız biz. Herkes benzer acıları, sevinçleri yaşıyor hayatta ve bu çatının altındaki yaramaz çocuklar ya toplumun yarasını döküyor kâğıda, ya da yaraya biraz merhem olsun diye bir sevinci kurgulayıp onu yaşatıyor kâğıtta. Yazarlıkta ilerlediğim konusu ise tamamen okurun takdiri. Ama şunu söylemeliyim hayatımda hiç görmediğim insanlar tarafından kutlanmak ve sevgi mesajları almak bana gurur veriyor.
“Gelecekte edebiyat yolculuğunuzun nasıl olmasını planlıyorsunuz “
Geleceği sadece yazdığım yazılarda düşünmeye çalışıyorum, çünkü orada hiçbir sorun ile karşılaşmıyorum. Umuttan ve sevgiden bahsetmek benim ruhumu besliyor. Yaşamımızda geleceğe dair neler yaşanılacağını bilmediğim için planlamak bana göre değilmiş gibi geliyor. Ben bugünün umutlarını yazıyorum.
“Ankara’da yaşamak bu anlamda sizin için bir artımı nasıl görüyorsunuz?”
Ankara’da ya okunur ya âşık olunurmuş. Bu kentin gri taş duvarlarına, kedisine, çiçeğine ve tabii beş milyon insan içerisinde gönlünü gönlüme en çok yakıştırdığım bir adamın varlığını hissettiğim sürece Ankara’da yaşamak benim için artı.
ÖZEL RÖPORTAJ HABER/(Remzi Yıldırım/gastepress.com
Yorumlar
Kalan Karakter: