“Uzman Sosyolog Pedagog/Psikolog Hanım Demirbaş, Gazeteci Yazar Remzi Yıldırım’ıma ‘Büyü gerçekten var mı yoksa sadece zihnimizin bir oyunu mu?’ sorularına dikkat çeken açıklamalarla yanıt verdi. Demirbaş, hem bilimsel verileri hem de İslami bakış açısını değerlendirerek çarpıcı tespitlerde bulundu.”
“Büyü Gerçek mi, Yoksa Zihnimizin Oyunu mu?”
İnsanlığın kadim korkusu: Büyü
İnsanoğlu tarih boyunca açıklayamadığı olayları “görünmez güçlere” bağladı.
Bir çiftin ayrılığı, aniden başlayan hastalık, işlerin ters gitmesi… Tüm bunlar çoğu zaman “büyüye” atfedildi. Bugün bile milyonlarca insan, yaşadığı sıkıntıların sebebini bir “büyü” olduğuna inanıyor.
Ama şu soruyu sormak gerekir:
Gerçekten doğaüstü bir güç mü işliyor, yoksa beynimizin bilinçaltı mı bu hikâyeyi yazıyor?
Bilimsel bakış: İnanmanın gücü
Modern psikoloji, büyünün doğaüstü etkisini reddediyor. Ancak büyüye inanmanın kendisinin çok gerçek sonuçları olabileceğini ortaya koyuyor.
• Nocebo etkisi: Bir insan “bana büyü yapıldı” diye inanırsa, beyni stres hormonlarını (kortizol, adrenalin) yükseltiyor.
• Sonuç: uykusuzluk, kalp çarpıntısı, mide ağrısı, halsizlik.
• Yani büyünün değil, inanışın yarattığı fizyolojik fırtına insanı hasta ediyor.
• Voodoo ölümü vakaları: Antropologlar, bazı kabilelerde lanetlendiğine inanan insanların kısa sürede öldüğünü kaydetti. Tıbbi incelemeler, bu ölümlerin “doğaüstü güçten” değil, yoğun korku ve şokun yarattığı kalp ritim bozukluklarından kaynaklandığını ortaya koydu.
• Ritüellerin etkisi: Bilim, büyü bozma ritüellerinin “gerçekten” etkili olmadığını, ama kişiye kontrol hissi verdiğini söylüyor. O kontrol duygusu, kaygıyı azaltıyor ve kişiye “korunmuş” hissi yaşatıyor.
İlişkilerde büyü: Ayrılığın görünmeyen yüzü
Büyü inancı en çok ilişkilerde konuşulur: “Ayrıldık çünkü aramıza büyü yapıldı.”
Psikolojik açıdan bu durum şöyle işler:
• “Büyü yapıldı” inancı → partnerine karşı şüpheyi artırır.
• Şüphe → iletişim kazalarını ve tartışmaları besler.
• Tartışmalar → ilişkiyi gerçekten yıpratır.
Sonuçta ilişkiyi yıkan büyü değil, büyüye inanışın tetiklediği davranış değişiklikleri olur.
İslam’ın yaklaşımı: Varlığı kabul, sınırı çizili
İslam, büyünün varlığını kabul eder. Kur’an’da (Bakara 102) özellikle “eşlerin arasını açmak için yapılan büyü”den söz edilir. Bu, büyünün tarihsel ve dini açıdan tanınan bir gerçek olduğuna işaret eder.
Ama İslam’ın en kritik mesajı şudur:
• Büyü ancak Allah’ın izniyle tesir edebilir.
• Allah dilemedikçe bir yaprak bile düşmezken, bir büyü insanın kaderini değiştiremez.
• Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e de büyü yapıldığı rivayet edilir; Allah ise onu Felak ve Nas sureleriyle korumuştur.
Psikolojik açıdan bu mesaj çok güçlüdür: “Korkma, çünkü en büyük güç Allah’tadır.”
Bu, zihne güven duygusu vererek kaygıyı azaltır ve büyüye karşı psikolojik kalkan görevi görür.
Bilim ve dinin ortak noktası
• Bilim diyor ki: Büyüye inanmak insanı hasta edebilir, ama doğaüstü güç yoktur.
• İslam diyor ki: Büyü vardır, ama Allah’ın izni olmadan kimseye zarar veremez.
• Ortak sonuç: İnsan, kontrolü dışarıya vermemeli. Güçlü bir inanç, doğru bilgi ve güven duygusu ile büyünün tesiri kırılır.
Çözüm: Çift yönlü korunma
1. Bilimsel adımlar:
• Doktor kontrolü, psikolojik destek, kaygı yönetimi.
• Nocebo etkisini anlamak: “Benim yaşadıklarım beynimin stres tepkisi olabilir.”
2. İslami adımlar:
• Felak ve Nas surelerini okumak.
• Ayet-el Kürsi ile manevi kalkan oluşturmak.
• Teslimiyet: “Ben Allah’a sığındım, bana zarar veremezler.”
Son söz
Büyü, insanlığın en eski korkularından biridir. Bilim bize büyünün doğaüstü gücünü reddederken, İslam “sadece Allah’ın izin verdiği kadar etkilidir” diyerek sınır çizer.
Asıl mesele, inanışın insan psikolojisini nasıl etkilediği. İnsan zihni korkuya kapıldığında gerçekten hasta olabilir; ama aynı zihin Allah’a güvenle dolduğunda, en büyük korumayı bulur.
Haber Fotoğraf Remzi Yıldırım - Gastepress - Kayseri
Yorumlar
Kalan Karakter: