Bir yangın daha çıktı. Ardından bir diğeri… Sonra bir diğeri daha. Ülkenin dört bir yanından yükselen dumanlar artık sıradanlaştı. Farkında mıyız bilmiyorum ama Türkiye artık bir "yangın coğrafyasına" dönüştü. Ve her alevde sadece ağaçlar değil, hafızalarımız, doğaya olan inancımız, geleceğe dair umutlarımız da kül oluyor.
Eskişehir’de 10 orman işçisinin yanarak can vermesi, ne ilk ne de son facialardan biri. Onlar sadece görev başında değil, sistemin eksiklikleri arasında, önlenebilir bir felakette hayatlarını kaybetti. Geride ise sorulması gereken çok temel sorular kaldı: Neden bu kadar hazırlıksızız? Neden hâlâ gece görüşü olan hava araçlarımız yok? Neden önleyemiyoruz?
İklim Krizi Demekle Bitmiyor
Evet, iklim değişikliği var. Sıcaklıklar rekor seviyede. Şırnak’ta 50.5 derece, Antalya’da 46.1 derece… Ama bu kadarla açıklanabilir mi? Her yaz aynı sahneleri izliyoruz. Her yaz aynı yetersizlik. Her yaz geç gelen müdahaleler, afet bölgesi ilan edilen şehirler, tahliye edilen köyler…
Biz yangınları “doğal afet” diyerek geçiştiriyoruz. Oysa doğanın kendisi bizi defalarca uyardı. Bu artık doğanın değil, bizim ihmallerimizin sonucu.
Sadece Ağaçlar mı Yanıyor Sandınız?
Yangınlarda kül olanlar sadece ağaçlar değil. Binlerce hayvan diri diri yanıyor. Tarım arazileri, geçim kaynakları, yılların emeği, bir halkın toprağa bağlılığı da alev alıyor. O bölgedeki çocuğun gözünde doğa bir masal olmaktan çıkıyor; korkunun, kaçışın ve kaybın adı oluyor.
İzmir’de duman havalimanını kapattı. Bursa’da itfaiyeci kalp krizi geçirdi. Karabük’te köylüler traktörleriyle alevlere karşı set kurdu. Bu bir film değil; her sahnesi gerçek.
Yönetmek Yangın Söndürmekten Fazlası
Afet yönetimi sadece müdahale değildir. Önlem almak, uyarı sistemleri kurmak, halkı bilinçlendirmek, orman yollarını açık tutmak, yangına dayanıklı orman planlamaları yapmak, eğitim vermek ve en önemlisi unutmamak gerekir.
Ama biz her yangını unutarak yeni bir yangına uyanıyoruz. Sonra yine “geçmiş olsun”larla, “taziye mesajları”yla, “helikopter sayıları”yla oyalanıyoruz.
Ne Yapmalı?
Bu ülkenin artık bir "yangın protokolü" değil, yangın kültürü oluşturması gerekiyor. Toplumsal hafıza, politik irade ve bilimsel akıl bir araya gelmeli. Orman sadece ağaç değil; milli güvenliktir, ekonomidir, sağlıktır, gelecektir.
Ve unutmayalım:
Her yangın, önceden yazılmış bir hikâyedir. Sadece biz o hikâyeyi okumamışızdır.
"Doğa susar ama unutmaz."
Sevgiyle kalın
Yorumlar
Kalan Karakter: