IMF PARAYI VERECEK DÜDÜĞÜ BASS MI ÇALACAK ?
15 Temmuz kalkışmasında Türkiye’de ABD Ankara Büyükelçisi olan John Bass, görev yaptığı her ülkede sonrasında “rahmetle“ anılmış. Bir de, Nerede BASS orda YASS denilmiş, bu adam için. Ve şimdi bu adam tekrar ülkemizde... !
Bugüne kadar kimi, Erdoğan’ın Büyük Ortadoğu Projesi’nin uygulayıcı temel figürlerinden olduğunu söyledi.
Kimi de, Türkiye’nin bugüne kadar gelmiş geçmiş, en “diklenmeden dik duran” ve “dünya 5 ten büyüktür” diyerek, başta ABD olmak üzere, Birleşmiş Milletler’in 5 büyük üye ülkesine kafa tutup, Türk’ü gücüne tekrar kavuşturup, “one minute” ile de , dünyaya yeniden hissettiren lider olarak tanımladı.
Ak Parti’nin kurulması sonrası, Erdoğan, tam 22 yıldır zirvede, bir numarada ve ülke adına alınan tüm kararların en tepesinde, karar verici olarak oturuyor. Hala da öyle.
Kimi zaman dünya onunla uğraştı, kimi zaman da o dünya ile. O’nun üzerinden Türkiye‘ye, ya da Türkiye üzerinden O’na ayar vermeye çalışanlara, zaman zaman da, O, ayar vermeye gayret etti.
22 yılın sonunda, Erdoğan, kendi siyasi kariyerinde ilk defa, büyük bir yenilgi aldı.
Ve birden ortalık fırtına öncesi sessizliği büründü adeta...
Bakın, daha düne kadar Erdoğan’la mücadele için her yolu deneyen, başta Amerika olmak üzere, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkelerin sesi birden kesildi ve hatta uyumlu mesajlar vermeye başladılar.
Seçimden sonra, dolar 40 liraya hatta, 50 liraya yükselir, borsa çöker, altın uçar deniyordu, hiçbiri olmadı.
Olmadı mı , oldurulmadı mı ?
Şimdi buna birlikte bakalım... !
Erdoğan’ın şu anda, 31 Mart’tan önceki gücü var mı ?
Görünürde ve eldeki verilere göre yok.
Özellikle, dünya genelindeki bize göre çıban başı ülkeler için artık, Erdoğan yaralı bir aslan.
Ve artık, eski güçlü aslana göre, şimdi bu yaralı aslanla diyalog ve onu ikna daha kolay gibi duruyor.
Ve, Erdoğan seçimden 1,5 ay sonra Amerika’ya gidiyor. Muhalefet lideri ile görüşebileceğini söyleyip, siyasi tansiyonu normale indiriyor.
Uykusunda , ak sakallı görmediyse, sanırım Erdoğan da, yepyeni bir “strateji dönemine” giriyor.
Çünkü artık, deniz bitti, kara göründü. Hem de her manada...
Ak Parti’yi iktidara taşıyan yerel yönetimlerdeki, üstünlükleri biten Ak Parti’nin lideri Erdoğan, bundan sonra “enazından yeniden güçlenene kadar” (olabilirse) içeriyle de, dışarıyla da, “uzlaşı” içinde olmayı tercih edeceğe benziyor.
Bunları neden yazdım, anlatayım.
Bakın bir taraftan MB döviz rezervleri iyice arttı ( 127 milyar dolara ulaştı) diye bilgi pompalanıyor, bir taraftan da Maliye Bakanı Şimşek Merkez Bankası başkanı ile IMF ve Dünya Bankası kapısında para arıyor. Zira 2023 sonu itibarıyla açıklanan rakamlara bakıldığına , özellikle döviz bazında borçlanma rakamları felaket ötesi...
Ve öncelikle bu tabloyu acilen düzeltmek için, Amerika ile uzlaşı adımları atılıyor. Amerika da buna olumlu sinyal verdi ve Mayıs ayı içinde, Erdoğan’ın ABD ziyaretine yeşil ışık yaktı. F-16 ların bakımı, satışı, belki F-35’lerin üretim ortaklığına yeniden dönüş ve daha pekçok konu gündeme, “olumlu” olarak getiriliyor.
CHP lideri Özgür Özel, daha düne kadar asıp keserken, atlayıp zıplarken, birden bire “kim ne dediyse” adeta, sakinleştirici içirilmiş gibi, çevresine gülücükler saçıyor, zeytüin dalları uzatıyor. Özellikle, Erdoğanla ilişkisinde şiddetin dozunu iyice düşürdü.
Türkiye bu ani sakinliği yaşarken, beri tarafta neler oluyor peki ?
Bakan Şimşek Amerika’da para ararken, Amerika’nın “karanlık ve karıştırıcı” ismi olarak ünlenmiş, ABD Dış işleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşarı, John BASS Türkiye’ye gelip bir dizi seri görüşmeler yapıyor.
Yani bizimkiler orda, onlarınkiler burada. Bass, güya Mayıs’taki Erdoğan’ın ABD ziyareti öncesi, bu programa ilişkin, görüşmek için gelmiş... Yerseniz... Zira, bu ziyarete ilişkin ön hazırlıkları, pekala mevcut ABD Ankara Büyükelçisi yapabilirdi
2013’de, Türkiye, IMF ye olan borcunun son taksitini yatırınca, rest çekip adeta kafa tutmuştu. Ancak 10 yıl geçtikten sonra, Türkiye’nin, yeniden, IMF’nin kapısında olmasının zevkini çıkarıyor adeta tatmin oluyor, IMF.
Garip olan ne biliyor musunuz ? Erdoğan yıllardır kafa tuttuğu dünya para baronlarına ve genelde, Amerika’nın hakim olduğu para fonlarına, yeniden ülkenin muhtaç hale düşmesinin sebebini ve hesabını kimse sormuyor.
Ne,Fatih Erbakan ne, Özgür Özel ne de, başka bir muhalefet partisi liderlerinden, bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ya Erdoğan sen değil miydi, bunlar kan emici, bunlar üç kuruş para verirler sonra ülkeyi, yönetimini esir alırlar diyen, şimdi IMF ye, Dünya Bankası’na gidip para arayanlar, senin Bakanın ve Merkez Bankası başkanın değil mi, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu “demiyor... Ya da diyemiyor !
Niye ?
Hepsi adeta dut yemiş bülbül misali... Bildiğini siyaseten lal olmuş hepsi...
Ortalık hiç olmadığı kadar sakin, halbuki ağır bir seçim yenilgisi sonrası, muhalefetin ortalığı hop oturup hop kaldırması lazım... Ama muhalefet seçim sonrası bir oturdu pir oturdu...
Yıllardır her yolu deneyip, hatta kalkışma için bile organizasyon yapıp başarılı olamayanlar şimdi, son seçimden sonra, Erdoğan’ın iyice sıkıştığını ve adeta siyaseten uçurumun kenarına geldiğini görünce, hemen yöntem ve taktik değiştirip, “uysal düşman” moduna geçtiler.Ve ülkede kimlerle teması var ve güçleri yetiyorsa, hepsini dilsiz muhalefete çevirdiler. Ya da muhalefet imana geldi ve Erdoğan aşkı belirdi içlerinde, onu üzmemek için tek olumsuz kelam etmez oldular.
Çünkü “onlar” artık sakin ve sessiz bir ülke yönetimi istiyorlar. Çünkü kafalarındaki plana göre ülkeyi onlar yönetecek. Olursa tabi ki..
Türkiye’ye istediği parayı verecekler sonra da, Kemal Derviş gibi Mehmet Şimşek üzerinden istediklerini iletip, uygulatacaklar. İlk ipuçları tam tasarruf için öncelikle, asgari ücrete ara dönem zammı kaldırıldı, emekliye enflasyon farkı dışında (ki oda yüzde 15 ediyor en fazla) zam verilmemesi ve ülkenin özelikle idarenin çok kuvvetli bir tasarrufa girmesi... Belli ürünlere ithalat kolaylığı, belli dev şirketlere açılacak kapılar vs derken dünyanın görünmeyen baronları, yıllardır sokamadıkları ellerini ve burunlarını, mali kuşatma ile içimize sokup, emellerine kavuşacaklar.
İşte tüm bunlar için de, ülkenin genelde sakin ve vatandaşların da, bu durumdan memnun olmalarının sağlanması lazım.
Tıpkı Ürdün gibi.. Bakın Ürdün riyalı dünyanın en değerleri paralarından biri oldu. Yıllar önce sürünüyorlardı, İngiltere ile inatlaştılar. Fakat sonra pes edip “buyur abi” dediler İngiltere’ye ve şimdi Ürdün, görünmeyen küçük İngiltere olarak, Ortadoğu’da en gelişmiş ülke görünümünde, mutlu mesut ömrünü sürdürüyor.
Türkiye’de Ürdün yolunda olmaz inşallah. Mali teslimiyet ile gelen ekonomik rahatlama. Vatandaşlar memnun ama ülkenin bekaası sizlere ömür...
Sinsice adım adım gelen, asıl kapitalist ve anti islamcı hakimiyetin gücü...
Bekleyin görün... İnşallah olmaz..
İşte bir tarafta yukarda anlattıklarım yaşanırken, işin para bölümü halledildikten sonra ülkeyin yönetimine karışacak eller için, ülke içnide “ yeddi emin” isimler bulmak üzere birileri daha dorğusu biri, Türkiye’ye geldi.
Erdoğan’ın Amerika ziyareti hazırlıkları sürerken, Bakan Şimşek aynı zamanda IMF ve Dünya Bankası’nda ciddi miktarda borç alma anlaşmalarının sonuna gelirken, Türkiye’ye sessiz sakin bir şekilde gelen bu ziyaretçinin adı, John BASS... ! Kimdir bu J. Bass
Amerikalı bir diplomat, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın yetiştirdiği dönemin Arabistanlı Lawrance gibi, ortalık karıştırıcısı karanlık bir isim. Gittiği her yerde, sıkıntı, karışıklık ve kargaşa oluyor. Gürcüstan, Afganistan, Türkiye vs...
Türkiye’de 2014-2017 arasında ABD Ankara Büyükelçiliği yapan John Bass’ın görev yaptığı sürede, 15 Temmuz kalkışması olmuştu. Ve kalkışmadan birkaç ay önce ne tesadüf Ankara Büyükelçisi Bass, 2 Şubat 2016'da döneminGıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik'i, 5 Nisan 2016'da ise dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala'yı durup dururken ziyaret etti. Sanki 15 Temmuz kalkışmasından haberdar olup olmadıklarına dair ağızlarını arar gibi. Zaten sonrasında, 15 Temmuz kalkışmasına ilişkin yürütülen soruşturmalarından birinde, bir gizli tanık da , Büyükelçi Bass’ın bazı olaylara ilişkin adını vermişti. Sonrasında, Bass’ın görev süresi bitince, veda ziyareti için ne, Erdoğan ne de, kabineden bir kişi ve ne de, TBMM Başkanı randevu vermişti, hatta Erdoğan bu kişiyi büyükelçi olarak tanımadığını söylemişti.
İşte şimdi, Türkiye, Amerika’da para ararken, ne tesadüf o dönemin istenmeyen adamı John Bass, bugün Amerika Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşarı olarak, Türkiye’de, bir dizi görüşmeler yapıyor. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç ile ve sonrasında, Dışişleri Bakan yardımcısıyla görüştü.
Yani son dönemde hiçbir şekilde, Türkiye’yi kuşatamayanlar, galiba bu sefer, mali açıdan kötü durumda olan Türkiye’nin bu durumundan yararlanarak, ekonomik ve mali kıskaçlarla, baskı altına almaya çalışıyorlar, başaracaklar gibi de görünüyor !
İşte John Bass da , bu süre çte misyon yüklenmiş bir Amerikalı olarak içimizde fink atıyor, atacak da.
Son olarak tekrar soruyorum, neden benim yukarıda sorduklarımı muhalefet sormuyor neden suspuslar neden bu John BASS ‘ı merak etmiyorlar, ne işi var burda diye, neden IMF kapısında yatıp kalkmamızın hesabını hükumete sormuyorlar... Neden neden ?
Hükümete şunu sormak çok mu zor ya ;
“ Bizim IMF de ne işimiz var , hani siz IMF ye karşıydınız, sonra bu John Bass’ı, büyükelçiyken neredeyse 15 Temmuz’un sorumlusu yapmış ve kovmaktan beter etmemiş miydiniz, şimdi nasıl olur da bu adamla tekrar, hem de, en üst düzeyden görüşmelere başlarsınız, niye ülkeyi yine IMF ye muhtaç hale getirdiniz, şimdi borç alacağınız IMF ye hangi tavizleri vereceksiniz ? Hani uçuyordunuz , kaçıyordunuz çok başarılıydınız ne oldu ?”
Ey muhalefet, elma dersem çık, armut dersem de çık, ama yeter ki çık da sor şunları ... !
Yoksa abilerin izin vermiyor mu bunları sormana !
Sessizliğin ondan mı ?