HEPİNİZ AYNISINIZ YETER ARTIK İNİN ÜSTÜMÜZDEN !
ŞERİATÇISI DA , ATATÜRKÇÜSÜ DE, LİBERALİ DE MİLLİYETÇİSİ DE AYNI DÜZENİN FARKLI TARİFLERİ ÇÜNKÜ... !
Türkiye savaştan çıkmış, Osmanlı’nın borçları tepesine binmiş, Atatürk’ün emriyle, yabancıların elinde bulunan, limanlar, madenler ve demiryolu vs. gibi önemli sektörleri barındıran şirketler, parası ödenerek geri alınmış. Tarım üzerinde vergi azaltıldı, sanayiciye, iş adamlarına teşvikler verildi, dünya çok büyük bir kriz dalgasıyla boğuşuyor,birinci beş yıllık sanayi planı uygulamaya sokuldu, ikinci dünya savaşı yaklaşırken içerde devletçi bir ekonomik modele dönüldü, uçak fabrikası, Sümerbank, Demirçelik farikası, vs. gibi 150’ye yakın fabrika açılmış.
1938’e gelindiğinde, stokta 26 milyon ton altın varmış, şeker çimento, kereste ve deri ihtiyacının tamamı yerli, tekstilde ortalama yüzde 70 lere varan milli üretim, demirçelik üretiminin tamamı yerli ve hepsi de milli imiş. Demiryolu ağı taa Erzturum’a varmış,.
Ve sıkı durun şimdi, 1923-1938 yılları arasında sadece 5 yıl bütçe açık vermiş, onun dışında sürekli fazla vermiş. Kurtuluş Savaşı’ndan çıkmış bir ülke, Osmanlı’nın borcunu, Lozan ANlatlaşması’nda üstlenmek zorunda kalmış ve 1938’e kadar da. üçte ikisi ödenmiş (ki borcun tamamı o dönem Türkiye’sinin 1 yıllık geliri toplamından fazla. Şimdi Türkiye’nin omuzuna, paatt diye 1 yıllık toplam gayri safi milli hasılası kadar borç yükü bindirin bakalım ne olur )
Atatürklü 15 yılda, uçak fabrikası dahi açılmış (Kayseri’de) ve ülkenin büyüme hızı çift haneli rakamlarda, hatta yüzde 23’ü bile geçmiş. Buraya kadar çok güzel, peki sonra ne olmuş.
Atatürk 1938’de hayatını kaybedince,bilindiği üzere; İnönü 11 Kasım 1938’de TBMM’nin etrafınıı tanklarla çevirerek, kendini, Ata’nın ölümünden 1 ( yazıyla bir) gün sonra “demokratik bir oylama ile” Cumhurbaşkanı seçtirmiş.
Ve tankların gücüyle demokratik olarak seçilerek, başa geçmiş.
Atatürk döneminde ortalama 1 TL= 1 Amerikan Doları olurken, İnönü döneminin daha başında bu rakam, yüzde yüz 26 artarak, 1USD = 2.26 lira olmuş
1950’den sonra çok partili sisteme geçilmiş ve DP (Demorkrat Parti) hani şu ezanı tekrar Arapça okutturan ve bu nedenle de bazı kesimlerce şeriatcı olarak değerlendirilen Menderes, Başbakan olarak ülkeyi yönetmeye başlamış.
Bu sürede de, Amerika maalesef Türkiye’nin iliklerine kadar işlemeye ve ülkeyi perde arkasından yönetmeye devam etmiş. (İnönü döneminde de bu şekildeydi)
1960’a kadar geçen sürede Dolar yükselişini sürdürmüş ve 1960’a gelindiğinde yani ASKERİ DARBE sonrası 1 Amerikan dolarıı , 9 liraya fırlamış bir anda ! Yüzde 300 kadarcık artmış darbeyle beraber, Dolarcık da.
Ne hikmetse !
Askeri darbenin ardından, ülkenin döviz rezervleri erimiş. Çünkü darbeden bir süre önce dolar stoklayan yabancı sermaye sahipleri, darbeden sonra dolar rekor düzeyde artınca, ucuza alınan dolarlar, pahalıya bozdurulmuş, dolar beylerinin içerde ve dışardaki temsilcileri, yine servetlerine servet katmış.
Darbenin küçük bir faydasını görmüşler, ekstradan !
1970’li yani çalkantılı yıllar, yani ülkeyi tekrar askeri darbeye götüren yıllar boyunca, dolar tırmanışını sürdürmüş.
Demirel, Ecevit, Türkeş ve Erbakan’ın hüküm sürdüğü ülke idaresindeki süreçte, bunalım, buhran, sıkıntılar, ekonomik çöküntüler hiç değişmezken, değişen, hem de hızla değişen tek şey AMERİKAN DOLAR’ı olmuş.
Sıkı durun, 1979’a ve darbenin olduğu 1980 yılının başına kadar 35 lira olan dolar 1981’de 135 liraya fırlamış. Yani yüzde 400 artmış Dolarcık...!
Ne hikmetse !
(Aşağıdaki satırları yanlışlıkla tekrar yazmadım, güzel ülkemin hazinesi , her darbe sonrasında, yasal olarak soyup soğana çeviren ulusal ve uluslararası dolar baronları, darbelerin ardından tekrar servetlerine servet kattıkları için ,1960’da olanları anlattığım yukarıdaki satırları, 1980 darbesi sonrasını anlatmak için kopyala yapıştır yaparak , nakarat gib i, tekrar azdım
Askeri darbenin ardından, ülkenin döviz rezervleri erimiş. Çünkü darbeden bir süre önce dolar stoklayan yabancı sermaye sahipleri, darbeden sonra dolar rekor düzeyde artınca, ucuza alınan dolarlar, pahalıya bozdurulmuş, dolar beylerinin içeride ve dışarıdaki temsilcileri, yine servetlerine servet katmış.
Darbenin küçük bir faydasını görmüşler, tekraren, ekstradan !
Özallı, Mesut Yılmazlı yıllarla beraber tırmanışını sürdüren Dolar, 1987’de tam 1203 tl olmuş.. Aynı dolar efendi 1989’da 2 bin sınırını da aşmış, hele hele Tansu Çillerli ve Demirelli, Mekut Yılmazlı yıllarda, tümden uçup gitmiş, önce 1991’de 5 bin lirayı bir solukta geçen Dolar, 1994’de 18 bin lira oluvermiş.
Ne hikmetse !
B usırada , her gelen iktidar gideni kötülüyor ve ülkeyi kurtaracağına dair söz veriyor, yeminler ediyor, havada kurtuluş reçeteleri, tarih ve takvimler hatta halka vaad edilen ev ve araba anahtarları uçuyordu..
Gelelim 2000’l yıllara, milenyum çağı , şu çağı bu çağı diyerek, ipteki cambazı gösteren hükümetlerin hiçbiri, Dolar kadar yükseliş sağlayamadı. Hepsi Dolar’ın altında ezildi. Tabi onların tuzu kuru da, ezilen yine halk oldu, biz olduk..
Ne hikmetse !
Kürdü de, Türk’ü de, Alevisi de, Sünnisi de, laik olanı da olmayanı da, milliyetçisi de, liberali de, dincis ide hepsi ama hepsi bu ülkeyi kurtarmak için ortalarda avazları çıktığı kadar mitinglerde bağıryıor, milleti kandırmaya gayret ediyorlardı. Sonuçta da, halkı meydanlarda en iyi kandıran, iktidara geliyordu. Oysa,. birinin düzeltirim diye geldiği ülke daha kötüye gidiyor, bu sefer öteki a.nı vaatlerle geliyordu. Ama değişen hiçbir şey yoktu.Hani rahmetli Erbakan’ın siyaset literatürüne kattığı Adil Düzen tanımlaması var ya, üo hesap. Adil Düzen geliyor sonra, işler kötüye gidince, Adil Düzen gidiyor bu sefer başka isimle biri gelip yine halkı yani bizleri düzmeye devam ediyordu. Yani düzülen bizler oluyorduk. Düzen de hep kukla oynatıcısı oluyordu. Ve bu isimler, dönüşümlü olarak ülkeyi idare ederken, dolar 2001’de nihayet kocaman oldu, büyüdü ve 1 milyon lira sınırını da aştı. Bol sıfırlı bir tosuncuk oldu. Sonrasında da tutabilene aşkolsun. Aldı başını gitti.
Erdoğan ama farkında olarak ama olmayarak, sahne arkasında iktidar kostümlerini giyemeye hazırlanırken, tam da o yıllarda yani 1995-96 ve 1999-2004 tarihleri arasında, TÜRK PARAI Guinnes Rekorlar kitabına, EN DEĞERSİZ PARA BİRİMİ olarak girdi. Bu “başarı”nın ardından halk yani biz yeter artık dedik ve pekçok şeyin değişeceğine inandırdıkları için, (her zamanki gibi) AK Parti’ye tek başına iktidarı verdik. Hem de tam 22 sene...
2004’de 1 Amerikan Doları 1.330 liraydı, henüz 6 sıfırı atmamıştık paramızdan.
2010’da 1.485 lira olan Dolar sanki biraz efendi olmuş, ve oraya buraya zıplamadan, oturduğu yerde oturuyor gibiydi.
Ülke olarak hepimiz söz dinler sandık, ama sonra Amerika’yı yönetenler tekrar iştahlarını bizden yana kabartınca, dolar da kabarttılar ve dolar aldı başını gitti.
2018’de ipin ucu öylesine kaçmıştı ki, ne Dolar, ne de 5’li AVM çetesinin karnı bir türlü doymuyor,iştahları arttıkça artıyordu.
Sonuçta, 1 dolar, altı sıfır atılmış haliyle 4.82 TL olmuştu. AVM çetesi ise coştukça coşuyor ve çaktırmadan değil artık alenen çakmaya başlamışlardı, etiketler üzerinden.
Covit-19 denen (Çin’in düzmece tezgahı) ve gözle görünmez mendebur, lanet şey dünyayı esir alınca Türkiye’de bundan nasiplendi tabi ki.
Başta dolar efendi olmak üzere yine 5’li AVM çetesi artık dur durak bilmez hale geldiler. Hükümetin asgari ücret ve emekli maaşı arasındaki dengeyi allak bulllak eden kararları yüzünden, emekli maaşları yıllar sonra asgari ücretin yarısına düşünce, 31 Mart’ta da Cumhur İttifakı oyları yarı yarıya düştü, neredeyse ve yerle bir oldu. Ve Cumhur İttifakı, yüzüstü çakılmaya ramak kala bir halde, yerel seçimleri atlattı.
Şimdi gözler gelecekteki, milletvekilliği ve Cumhurbaş-kanlığı seçiminde.
Diyeceğim o ki, önümüze konulan dünya tiyatro sahnesinde bize verilen rolleri, seçtiğimiz insanlar tarafından oynamaya ve oynatmaya dahası oynatılmaya devam ediyoruz, ettiriliyoruz.
Oysa aynı dünya drüzeninde Mustafa Kemal adında bir deha çıkmış, önce ülkeyi kan emici sözde medeniyetin beşiği olan ülkelerin elinden kurtarmış ve ölene kadar da, müthiş bir şekilde ülkemizi yönetmişti.
Yönetmişti derken;
150 ye yakın çok büyük fabrikalar açmış, (ki bunun içinde Kayseri Uçak fabrikası da vardı, sonradan İnönü döneminde Amerika’nın dayatmasıyla üretim durdu, fabrika tamirhaneye döndürüldü)
Demir-çelik başta olmak üzere, temel üretim kalemlerini millileştirmiş,
Osmanlı’nın çok büyük borcunun 3 te ikisini ödemiş,
ve dahası dünya krizlerle kıvranırken, Türkiye çift haneli “gerçek” büyüme hızlarıyla, ve yine o zaman gerçekten Batı’yı da, Amerika’yı da kıskandırmıştı.
Diyeceğim o ki askeriyle, siviliyle;
Ey Atatürkçüler (güya)
Ey Liberaller
Ey, Osmanlıcılar
Ey, Milliyetçiler
Ve ey şeriatçılar
Bırakın, ülkemizi kurtaracak güya gerçek ideoloji masallarıyla martaval okumayı, kendinize has ve ülkemizi cidden büyütecek, geliştirecek, rahata eridip dünyanın sayılı ülkeleri arasına sokacak, sözde idealleriniz varmış gibi ,her seçim döneminde ortaya çıkmayı.
Bunları bırakın, yerde arkasında aslında, AB ve Amerika’nın uydusu bir yönetimi bize yutturmaktan vazgeçin artık.
Ve mesela yok biz gerçekten ülkemizi düşünüyoruz diyorsanız, o zaman tercihli oy sistemine geçin, yani sizin verdiğiniz listeleri değil de , tüm ama tüm adaylar arasından bizim istediğimiz isimleri, gerçekten biz seçelim, siz de, seçilen bu kadrolara olabiliyorsanız baş olun.
Ne dersiniz ?
Yeter mi yüreğiniz , var mı buna cesaretiniz ?
Bırakın, bizi yönetecekleri, bırakın TBMM’deki vekillerimizi , GERÇEKTEN biz seçelim.
Gerçekten bu ülke için birşeyler yapma niyetinde olsaydınız, 86 yıldır (Atatürk öldükten, bugüne kadar olan dönem) bunu gösterirdiniz.
Bakın Kurtuluş Savaşı sonrası Atatürk’ün ömrünün sonuna kadar yani 1923-1938 arasında, 15 senede yaptıklarını masaya yatırın, ondan dersler çıkarın ve hiç değilse, milletin Ata’sını taklit edin.. Buna da razıyız.
Gerçekten bu ülke için, bu millet için birşeyler yapmanın tek “samimi” yolu da budur.
Artık bizim aklımızla hiçbiriniz ama hiçbiriniz dalga geçmeyin.
Yeter.. !
Hepiniz aynısınız çünkü... ! Hem de hepiniz !
Ve unutmadan şunu da hemen söyleyeyim, yukardaki rakamlara ve tarihlere bakarsanız, bu ülkeye ekonomik olarak en büyük darbeyi, bizzat DARBECİLERİN vurduğunu da görürsünüz, kazanan yine DOLAR BARONLARI, SOYULAN DA YİNE BİZ, YANİ HALK olmuş, Yazık...