Çoğu kere gazeteci olduğuma hem şükretmişimdir ve “tamam senin işinmiş İlter , ömrün boşa geçmedi, geçmiyor” demişimdir.
Ama bazen de, “ya gazetecilik bu olmamalı böyle olmamalı da” demişimdir.
Kendi yaptığım hatalar olmuş, muhatabından gereken en üst şekilde özür dilemişimdir.
Geçenlerde, Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi’ndeki panayırı andıran ya da ondan biraz hallice durumdaki, yiyinti günlerine gittim. (affilli olsun diyorsanız siz bunun adını gastronomi günleri de koyabilirsiniz)
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Kayseri Valisi Gökmen Çiçek ile Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç ve bazı milletvekilleriyle, bürokrat tayfasının neredeyse tamamı vardı.
Bir çadır yapmışlar, protokol çadırı gibi otağı andırmış gibi olmuş bir parça neyse burada oturuldu bir mola verildi. Ender Saraç, Kayseri milletvekili Şaban Çopuroğlu’nun bir yakını ile ilgili rahatsızlığına ilişkin “reçetesini 4 madde olarak” anlatırken, birkaç kişi de espri olsun diye, Bekir Kuzucu’nun kekemeliğine bir çare var mı diye sorular sordu. Sohbet devam ederken, kameralar ve fotograf makineleri de çalışmaya devam ediyordu.
Bakan Özhaseki çok medeni ve insani duygularla ve yumuşak bir ses tonuyla, rica etti ve sonra kameralar kapatıldı.
İşte tam burada Bakan Mehmet Özhaseki’nin söylediklerini düşününce biz gazetecilerin, hakikaten işin suyunu bazen çıkardığımızı net olarak anladım.
Özhaseki, önündeki pastırmadan bir dilim, sadece bir dilim alarak el ucu kadar bir bazlama parçası kopardı içine koydu sonra da ekledi : “arkadaşlar inancınız olsun sabahtan beri ilk lokmam ve bir süre daha da böyle gideceğiz. Ama bu bir lokmayı yerken bile, bir kare görüntü çekiliyor sonra da altına yaz babam yaz, ne yorumlar yapılıyor. Halbuki , Allah biliyor sabahın köründe çıkıyoruz ve çoğu zaman koşturmadan, çalışmadan dolayı , yemek hiç aklımıza gelmiyor ve bundan da hiçbir zaman dertlenmiyoruz. Ama işte böyle bir kare fotoğraf çekilip sosyal medyaya atılıyor sonrası malum hakedilmeyen bir dolu yorum..Neyse hadi kalkalım arkadaşlar “
Evet sabahtan beri değilse de, saatlerdir, hakikaten Bakan beyle beraberiz, gazeteci olarak izliyoruz onu. Enaz 4-5 saattir ordan oraya , o açılıştan bu açılışa koşturuyor, hepsinde de konuşma yapıyor, hepsinde yanına gelenlerin dertleriyle derlenip hemhal oluyor.
Sonra bir yerde iki dakika soluklanıp bir yudum su içim bir lokma birşey yerken, bazen çekilen bir kare fotoğraf, bütün bu çabaların üzerini çiziyor, yok sayılıyor adeta yorumlarda.
Sevin , sevmeyin, CHP’li olun , İYİ Partili ya da MHP‘li olun hepsinde böyle aslında. Bir kare fotoğraf ve sırf çok okunsun diye atılan bir başlık ve bu tarafta kırılan şevkler, bozulan moraller..
İlk defa bunu bu kadar net dinledim, gördüm ve anladım.
Bu Özhaseki olabilir, Vali ya da Belediye Başkanı olabilir veya muhalefet milletvekilleri veya STK başkanları olabilir.
Gazeteciler muhakkak, sağduyulu olmalı, düşünerek hareket etmeli, yazmalı çizmeli.
Hata yaptığında özür dilemeli, aksine, itiraz eden kişiye intikam duygularıyla bilenip fırsat kollamamalı ama bunları biraz daha yaş kemale erince anlıyor insan.Ya da böyle Özhaseki Bakan’ın iki dakikalık sohbetinden, bir ömürlük ders çıkarıyor.
Ama doğrusu bu.
Bir karelik fotograf herşeyi anlatmalı bazen ama, birşeyleri anlatıp çok okunmak, tıklanmak uğrana da, yalan, yanlış şeyleri anlatmamalı, o kareler.
Hani bir film vardı, adam bazı kişilerle anlaşma yapıyor ve bunlara para ödeyip, hayatlarını kamerayla 24 saat kayıt altına alıyor, sonra bunu programlaştırıyor, canlı yayın yapıyor vs.. (biri bizi gözetliyor BBG evi vs. Bu filmden çıktı zaten)
Artık iş çığırından çıkıyor, o izlenen ve yaşamları canlı yayın ile dünyaya duyurulanlar, ölmeyi kurtuluş gibi görüyorlar ama onu da yapamıyorlar. Sonra akıllarına geliyor ve kamerayı alıp kendilerini izletme emrini veren patronun hayatını, aynı şekilde canlı yayında kayıt altına alıyor ve yayınlıyorlar...
Ve patronun hayatı da diğerlerininki gibi acımasızca her karesi yayınlanmaya başlayınca, patron o zaman anlıyor, anyayı konyayı ve yayını kesiyor.
Bize de bu lazım galiba...