Geldiğimiz nokta geleceğimiz noktanın belirtisi ve işaretidir. Sosyal çürüme ile başlayan makus kaderimiz daha farklı konumlara evrildiği aşikardır. Değerlendirme noktasındaki pozisyonumuzu kaybetmek üzereyiz. Çünkü toplumun genel manadaki çürüme ve hassasiyetlerin yok olması durumunu eleştirecek kimse kalmadı. Bireysel olarak bu konulardaki özeleştiri yanlışı düzeltme noktasında değil de artık bireysel olarak ben bu çamurdan nasıl çıkarım şekline dönüştü. Entelektüellik kalmadı. Hayatlarımızı siyasal algoritma ile planlanmış bir denklem ve yapay idealler üzerinde yaşıyoruz ama nereye kadar…
Bir zamanlar inandığımız olması için kendimizi hazırladığımız yüksek ideallerin hepsine yakınlaşmak isterken uzaklaştığımız ve bundan dolayı hayal kırıklıkları yaşadığımız bir gerçektir. Toplumun hassas değerlerinin bir bir yıkıldığı bir zamanda yüksek ideallerden bahsetmek ne kadar mantıklı olur. Adalet ve Hukuk bir devletin olmazsa olmazıdır. Adalet kutup yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan her şey onun etrafında döner. Demiş Konfüçyüs netice de bir toplumun ne kadar güçlü olduğunu adaleti ile değerlendirilir. Adaletin olmadığı bir yerde ideallerden bahsetmek ne kadar komik bir durum olur. Adalet bozulursa her şey bozulur. Tuz kokar et çürür. Adaletin olmadığı yerde yolsuzluk olur travma olur sosyal çürüme olur rezillik olur. Adalet olmazsa bereket olmaz ticaret olmaz diyanet olmaz siyaset hiç olmaz. Arkadaşlar bu konuda yıkılıyoruz…
Ahlaki kalitenin olmadığı yerde vicdan merhamet ve de diğer ikinci bireyleri ilgilendiren tolerans duygularıda bozulur. Bürokrasiden tutun ki en adi işletmeye kadar ticari ya da siyasi her türlü hizmetin olduğu mekanlara baktığımızda insani değerlerin miadını doldurduğu ve ortalığın kan gölüne dönüştüğü bariz bir şekilde ortadadır. Ahlaki kaliteye tamamen kaybetmemize az kaldı. Bu dönemde yapılacak eylemler az ve hedefi tutturma noktasında ihtimal düşük. Âdeta freni patlamış kamyon misali bayır aşağı önüne ne çıkarsa ezecek şekilde geride hiçbir yaşam formu kalmayacak şekilde toplumsal olarak seyrüseferdeyiz. Herkesin aklındaki soru şu ne olacak bize? Ya da bu gidiş nereye? Bu zamanda özellikle muhafazakâr toplumun adalete sahip çıkmamaması yada çıkamaması kendini ilgilendiren durumlarda ki bencilliği dünya ve şehvet ile olan sınavlarını geçememesi gelecek açısından bizleri endişelendirmekte sosyal çürümeye kötü rezil bir örnek olmak üzere tarihte yerini almaktadır…
Savunma sanayisindeki hizmetleri görüyoruz ve beğeniyoruz Allah var etsin. Hizmet için devasa devlet binalarını görüyoruz ibadet için yapılan devasa camileri görüyoruz toplanmalar için yapılmış devasa meydanlarımızda var Suriye için yapılanları görüyoruz Gazze için de imanın en zayıf hali ile kalbimizden buğz ediyoruz. Karabağ için yapılanlar ortada Allah daim etsin. Buralar bizim kırmızı çizgilerimizdir. Ancak daha koyu kırmızı ve daha kalın çizgimiz Türkiye’dir. Türkiye içinde devasa kalpler devasa vicdanlar ve devasa ahlaklara ihtiyacımız var. Ahlak kalitesini Adalet kalitesini yukarıya çıkartmak için maalesef ki vaktimiz yok. Âmâ unutmayın ki biz bunları yukarı çıkartamaz isek kırmızı çizgi diye bir şeyler kalmayıp var olması ile övündüğümüz savunma sanayisinin çökertilmesi an meselesi olacaktır. Zira darbeler de bunları yaşamadık mı? El hasıl yıkılıyoruz…
Santim santim değil artık metre metre yıkılıyoruz.. Ümidimiz var mı? Var. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.” Yusuf 87
Yorumlar
Kalan Karakter: