“Hakikati yazmak, sadece bir meslek değil, bir vicdan borcudur.”
Bir süredir kamuoyunda tartışılan eczanelerin sahte ilaç faturaları meselesi, bazı çevreler tarafından öyle bir biçimde çarpıtılıyor ki; adeta suçlu, bu çarpık düzeni açığa çıkaran gazeteciymiş gibi gösteriliyor.
Öncelikle şunu net söyleyelim:
Bu olay, sadece Kayseri’de patlak veren bir sağlık skandalı değildir; bu tablo, Anadolu’nun dört bir yanında sessizce işleyen bir düzenin aynasıdır.
Ortada bir gerçek var:
Vatandaşların bilgisi olmadan, adlarına reçeteler düzenleniyor.
Bu reçeteler üzerinden ilaç temin edilmiş gibi gösteriliyor.
Devletin, yani milletin kasasından milyonlarca liralık kamu zararı doğuyor.
Ve bütün bunların arasında birileri hâlâ sessiz, hâlâ sorumluluktan kaçıyor.
Sorular Ağır, Sessizlik Daha Ağır!
Vatandaşların bilgisi olmadan adlarına nasıl reçete düzenleniyor?
Bu reçeteler hangi eczanelerden temin ediliyor?
Bu işlemler kamuya ne kadar zarara yol açtı?
Sorumlular nerede, kurumlar bu düzenin neresinde?
Bu sorular, sadece bir habercinin merak ettiği şeyler değil;
bu ülkenin her bir vatandaşının cebinden çıkan alın terinin hesabıdır!
Ama ne yazık ki, bu sorulara yanıt vermesi gerekenler, bugün en yüksek perdeden gazeteciyi suçlamaya çalışıyor.
Gazeteci Suçlu Değil, Ayna Tutandır!
Gazeteciliğin ilkesi açıktır:
Gerçeği saklamak değil, göstermek.
Bu meslek, iktidara, kuruma ya da zümreye yaranmak için değil; halkın haber alma hakkı için vardır.
O yüzden biz bu meseleyi kurcalayacağız, evet!
Çünkü kurcalamadan, çürük yer kokmaz; çürük yer kokmadıkça da hiçbir sistem düzelmez.
Bugün gazeteciyi susturmak isteyenler, yarın kendi sessizlikleriyle yargılanacaklar.
Çünkü bu düzenin üzerindeki perdeyi kaldırmak, sadece bir gazetecilik görevi değil; toplumsal bir ahlak borcudur.
Bu Mesele Burada Bitmez…
Kayseri’de bir eczanede başlayan bu skandal, sadece bir şehir meselesi değildir;
bu, Türkiye’nin sağlık sisteminde bir vicdan krizidir.
Sahte reçeteler, hayali hastalar, sistemde görünmeyen denetimler…
Bütün bunlar bir tesadüf değil, göz yumulan bir düzenin sonucudur.
Bugün bu sorular cevapsız kalırsa, yarın başka şehirlerde başka faturalar, başka skandallar patlayacak.
Ve her defasında, “gazeteci suçlu” denilerek hakikat gömülmeye çalışılacak.
Ama biz susmayacağız.
Gerçeğin üstünü örten her el, halkın hakkını gasp eden eldir.
Biz o eli tutup göstereceğiz, çünkü bu, gazeteciliğin değil insanlığın borcudur.
Nihayetinde;
Bu mesele bir faturadan ibaret değil;
bu mesele, devletin vicdanına kesilmiş bir faturadır.
Ve o vicdan, sessizlikle değil; sorgulamayla temizlenir.
O yüzden dost, biz yazacağız.
Soracağız.
Kurcalayacağız.
Çünkü gerçekler saklandıkça, bir gün herkes hasta olur
ve o zaman reçete yazacak kimse kalmaz.
Yorumlar
Kalan Karakter: