Kayseri’de yaşanan bir sağlık skandalı, insanın kanını donduracak cinsten. Bir hasta, kanser tedavisi için Erciyes Üniversitesi’nde kemoterapi alıyor. Derken fenalaşıyor, günlerce yoğun bakımda kalıyor. Ardından mide spazmı, bağırsak problemleri… Aylar süren tedavi süreci.
Hastanın yaşadıkları, yalnızca bir sağlık mücadelesi değil, aynı zamanda insanın güvenini sarsan bir bürokrasi ve vicdan meselesi. Çünkü işin bir de perde arkası var: SGK kayıtlarında hastanın adına pahalı bir kemoterapi ilacı alınıyor. Ancak hasta bu ilacın kendisine uygulanmadığını söylüyor. Yani ortada ya büyük bir ihmal var ya da daha vahimi: bir çıkar ağı.
Hasta soluğu SGK Bölge Müdürlüğü’nde alıyor, dilekçeler yazıyor, belgeler sunuyor. Ama üzerinden bir yıl geçmesine rağmen net bir yanıt alamıyor. Sağlığını kaybeden bir insan, hakkını ararken de sistemin soğuk duvarlarına çarpıyor.
Tam bu noktada gazetecilik devreye giriyor. “Konuşan Adam” programında hasta, bütün yaşadıklarını kamuoyuyla paylaşıyor. SGK harekete geçiyor, İl Sağlık Müdürlüğü dosyayı masaya yatırıyor. Konu genişliyor, gölgede kalan eczane sahipleri, soruların merkezine oturuyor. Fakat bir eczacıya yöneltilen “Hakkınızdaki iddialar doğru mu?” sorusu, cevapsız kalıyor. Telefon yüzüne kapanıyor.
Peki, bu mudur? Soru sormak suç mu oldu? Gazeteciye yanıt vermemek, toplumun gözünün içine baka baka susmak bir çözüm mü? Suskunluk, bazen en büyük itiraftır.
Sağlık, Allah’ın insana bahşettiği en büyük emanet. İnsan, canıyla sınanır; ama sistemin kirli oyunlarıyla sınanmamalıdır. Haramda mutluluk arayanlara hatırlatalım: Başkasının hakkıyla, sağlığıyla oynayan, er ya da geç kendi karanlığında kaybolur.
Bu skandalın takipçisi olmak, yalnız gazetecilerin değil, hepimizin görevidir. Çünkü yarın bu düzen düzelmezse, kim bilir hangi hastanın, hangi annenin, hangi çocuğun canı yanacak?
Unutmayalım: Haramda mutluluk arayana, mutluluk haram olur.
Yorumlar
Kalan Karakter: