Kayseri’de aylardır yazıyorum…
Bağıra bağıra söylüyorum…
Uyarıyorum, soruyorum, belgeleri ortaya koyuyorum.
Şimdi herkes susuyor.
Siyaset susuyor, kurumların çoğu susuyor, etkili-yetkililer gözlerini kaçırıyor.
Ama bir gerçek var ki, bu şehirde bu dosyaya gerçekten inanan yalnızca bir avuç insan oldu:
Sayın Valimiz Gökmen Çiçek, Emniyet Müdürümüz, KOM Şube Müdürlüğü ekibi, mağdur Cafer Bıyıklı ve bir de ben…
Bu kadar büyük bir skandalı ciddiyetle ele alan, üzerine giden, görmezden gelmeyen bu kadar az insan olması bile başlı başına utançtır.
Fakat kusura bakmasınlar; ben susmayacağım.
Bu dosya kapanacak dosya değildir.
Cafer Bıyıklı’nın hikâyesiyle başladı bu süreç. Tedavisi bittikten sonra gittiği eczanede adına defalarca yazılmış, kutusu 280 bin TL olan RYDAPT adlı ilacı duyunca yaşadığı şok hâlâ tazeliğini koruyor. Adamın hiçbir bilgisi yok, hiçbir ilaç almamış, hiçbir reçete görmemiş. Ama SGK sisteminde, doktor imzalarında, eczane kayıtlarında adı defalarca geçiyor.
Gastepress olarak belgeleri yayımladık, reçetelerin karşılandığı eczaneleri tek tek açıkladık. Ardından savcılık soruşturması başladı. KOM Şube Müdürlüğü ekibi üç ay boyunca geceleri gündüzlere karıştırdı; evlerine gitmeden delil topladı, takip etti, dosyayı ilmek ilmek ördü. Sonunda şafak operasyonu geldi: 12 gözaltı. Eczacılar, kalfalar, ecza deposu çalışanları…
Sonra mahkeme aşaması… Üç gün gözaltı sonrası yalnızca üç kalfa tutuklandı, diğer dokuz kişi adli kontrolle serbest bırakıldı.
Şimdi soruyorum:
Bu 88 buçuk milyon liralık vurgunu gerçekten sadece üç kalfa mı yaptı?
Bu reçeteleri yazan doktorlar nerede?
Cafer Bıyıklı’nın raporlarını düzenlediği iddia edilen profesör ve diğer doktorlar dosyada duruyor ama kendileri ortada yok.
Eczaneler bu pahalı ilaçları kime verdiğini hiç mi sorgulamadı?
Bir hastanın yüzünü, kimliğini bilmeden 280 bin TL’lik ilaç verilir mi?
Eğer bu ilaçlar gerçek hastaya gitmediyse nereye gitti?
Bunu üç kalfa tek başına yapabilir mi?
Rapor düzenleyebilir mi?
Doktor imzasını taklit edebilir mi?
SGK sistemini aşabilir mi?
Bu soruların hiçbirine cevap verilmedi.
Cevap vermesi gerekenler sessiz.
Dahası, bu şehirde bir tane milletvekili bile çıkıp “Nedir bu?” diye sormuyor.
Bir siyasi parti bile konuyu gündeme taşımıyor.
88 buçuk milyon liralık kamu zararı var, devlet soyulmuş, SGK soyulmuş, bir hastanın kimliği kullanılmış ama siyaset susuyor!
Bu sessizlik tesadüf mü? Yoksa birilerini koruma çabası mı?
Yeni Doğan Çetesi’ni unuttuk mu?
O zaman da “üç-beş kişi yaptı” dendi.
Sonra altından ne yapılar çıktı gördük.
Bu olay da öyle küçük bir dosya değil.
Bu, Kayseri’nin en büyük skandallarından biridir.
Ve bir daha altını çizerek söylüyorum:
Bu iş üç kalfanın üzerine yıkılamaz. Yıkılmasına izin vermeyeceğim.
Bu dosyanın peşini asla bırakmayacağım.
Bu şehirde bir hasta öldüğünde, onun kimliği üzerinden ilaç yazılıyorsa; eczaneden pahalı ilaçlar çıkıyorsa ve SGK’dan paralar çekiliyorsa sistem çökmüş demektir.
Biz susarsak yarın hepimizin TC’si kullanılabilir.
Bu yüzden tekrar ve tekrar söylüyorum:
Bu şehirde bu dosyaya inanan az olabilir ama biz o azınlık olarak gerçeğin peşindeyiz.
Ben gazeteci olarak bu karanlığın üzerindeki sis perdesi kalkana kadar bu olayı takip edeceğim.
Çünkü hakikat üç kalfayla örtülemez.
Bu dosya kapanmaz.
Kapatmayacağım.
Yorumlar
Kalan Karakter: