Gazetecilik, sadece gördüğünü yazmak değildir. Dahası, sadece eleştirmek hiç değildir. Her eleştiri, bir sorumluluk taşır. Yazılan her satır, hedefinde bir insan, bir kurum ya da bir emek barındırır. Bu yüzden, gazeteci eleştirirken hakkaniyeti elden bırakmamalı; eleştirdiği kadar, hakkı da teslim edebilmelidir.
Bugünlerde yazmak kolay. Bir söylenti duyulur, sosyal medya üzerinden birkaç yorum okunur, birkaç ekran görüntüsü görülür… Ardından da klavye başına geçilir. Satırlar dökülür, yargılar kurulur, hatta hüküm verilir. Oysa gerçek, çoğu zaman dışarıdan göründüğü gibi değildir. Olayların iç yüzü, kulislerin arka planı, insanların niyeti — bunlar ekranlara ya da dedikodulara sığmaz. Ama ne yazık ki biz çoğu zaman kolay olanı seçeriz: Görmeden, sormadan, anlamadan yazmayı…
Gazeteci, hakikatin izini sürer. Bu yol, bazen uzun ve zahmetli olabilir. Ama mesleğin namusu da işte bu zahmettedir. Hakkı teslim etmek, sadece övgü anlamına gelmez. Bu, vicdanla yapılan bir muhasebedir. "Burada hata yapıldı" diyebilen kalem, aynı zamanda "Burada doğru bir iş yapılmış" demesini de bilmeli. Aksi halde eleştiri, bir araca değil, bir silaha dönüşür.
Elbette gazeteci susmaz, susmamalı. Ama konuşurken, elindeki kalemi bir terazi gibi kullanmalı: Bir kefeye eleştiriyi koyarken, diğer kefeye gerçeği, emeği ve hakkı da koyabilmeli. Çünkü güvenilir gazetecilik, sadece doğruyu yazmakla değil, adaletle yazmakla da olur.
Eleştiri yapmak gazetecinin görevidir; ama hakkı teslim etmek, onun vicdan borcudur.
Kalın Sağlıcakla...
Yorumlar
Kalan Karakter: