Bazen bir galibiyet sadece üç puan değildir.
Bir şehrin moralidir, bir kulübün yeniden nefes almasıdır, bir umudun filizlenmesidir.
Kayserispor’un 11 maç sonra gelen galibiyeti de tam olarak buydu.
Uzun süredir süren sessizlik, tribünlerdeki umutsuz bakışlar, sahadaki dağınıklık…
Her şey bir anda değişti o galibiyetle. Çünkü sadece skor değil, ruh kazandı bugün Kayseri.
Küllerinden doğan bir kulüp gördük, yeniden yürümeye başlayan bir şehir gördük.
Ama bu dönüşüm, bir haftalık bir tesadüf değil.
Bu direnişin, bu yeniden doğuşun ardında iki isim var: Baki Ersoy ve Nurettin Açıkalın.
Ve elbette, onların inancına omuz veren bir yönetim kadrosu.
Sezon başında herkes aynı şeyi söylüyordu: “Kayserispor bu sene zor tutunur.”
Transfer tahtası, mali krizler, geçmişten kalan borçlar…
Kulüp adeta enkaz halindeydi.
Ama Baki Ersoy ve Nurettin Açıkalın, herkesin korkarak baktığı o enkazın altına ellerini soktular.
Onlar için mesele “kümede kalmak” değil, Kayserispor’un onurunu kurtarmaktı.
Risk aldılar.
Temliklerle, borçlarla, yarım kalan sözlerle dolu bir tabloya rağmen inandılar.
Bir yandan gelirleri korumak, diğer yandan takımın ruhunu yeniden kurmak kolay değildi.
Ama onlar, transfer tahtasında bonservissiz oyunculara yönelirken aslında yeni bir kimlik inşa ediyorlardı.
Her transfer bir umut, her imza bir inançtı.
Ve bu inanç, yönetim masasından soyunma odasına kadar yayıldı.
Galatasaray’a, Beşiktaş’a, Trabzonspor’a karşı oynanan maçlarda alınan beraberlikler, kaybedilen ama mücadeleyle geçen haftalar…
O maçlar Kayserispor’un kaybetmediğini gösterdi aslında.
Çünkü o süreçte takım bir şey kazandı: kendine inanmayı.
Ve Kasımpaşa karşısında gelen o 3-0’lık galibiyet, sadece tabelada değil, ruhlarda da bir zaferdi.
11 maç sonra gelen o skor, hem sahadaki oyuncuların hem de tribündeki taraftarın gözlerinde aynı şeyi yansıttı:
“Bu takım yaşıyor.”
Bugün Kayserispor, belki hâlâ ekonomik olarak zor bir süreçte.
Ama artık bir fark var:
Bu kulüp yönetilmiyor, sahipleniliyor.
Yönetici bulmanın para bulmaktan, sponsor bulmaktan zor olduğu bir dönemde;
tüm yükü sırtlayan, gecesini gündüzüne katan gizli kahramanlar var bu yönetimin içinde.
Onların çabası, sadece bir futbol takımını değil, bir şehrin inancını da ayakta tutuyor.
Baki Ersoy, Nurettin Açıkalın ve onların etrafında kenetlenen yönetim ekibinin attığı her adımda bir aidiyet hissi var.
Çünkü onlar bu kulübü bir “rakam” ya da “siyaset malzemesi” olarak değil, bir miras olarak görüyorlar.
Bir zamanlar gelirleri temlik altına alınan, arsaları elinden alınan, “küme düşer” diye yazılan bu takım;
şimdi kendi ayakları üzerinde durabiliyorsa, bunun adı tesadüf değil:
Emek. İnanç. Karakter.
Kayserispor bugün belki zirve yarışında değil, ama onur mücadelesinin tam ortasında.
Ve o mücadelenin ön safında iki isim var:
Kulübü yeniden ayağa kaldıran Baki Ersoy,
ve aynı inançla yanında duran başkan Nurettin Açıkalın.
Onlarla birlikte yürüyen, sessiz ama kararlı bir yönetim var.
Belki skorlar değişir, oyuncular gider gelir…
Ama bir gerçek değişmez:
Kayserispor artık yalnız değil.
Yorumlar
Kalan Karakter: