Elbette dost… İşte "KALPAZAN HAYAT" adlı düşündüren bir öykü, toprağın dilinden, yürekleri sızlatacak ama aynı zamanda kendine baktıracak biçimde:
---
KALPAZAN HAYAT
Toprağın dilinden…
Ben toprağım.
Sessizim, sabırlıyım, kadimim.
Üzerime bastın, içime attın, her şeyini bana gömdün.
Ama ben konuşmam sanma. Her suskunluk, biriken bir feryattır.
Ve bugün konuşuyorum…
Çünkü yeter!
Eskiden insanlar geldiğinde sevinirdim. Ayak izleri umut olurdu. Ektiği tohumu dua sanırdım, alnındaki teri helal.
Şimdi ne iz kaldı ne izzet…
Ayak basmaz oldu bana temiz, eller dokunmaz oldu sevgiyle.
Sakladıklarımın yüzü karardı.
Çünkü insanlar, bana bile yalan söylemeye başladı.
Bir sabah, gri gökyüzünün altında yine geldiler.
Üzerimde yükselen gölgelerden biri, “Yeni bir şehir kurulacak burada,” dedi.
Bir başkası: “Bu işten iyi para kaldırırız.”
Kazmalar indi sırtıma.
İçimdeki mazlum mezarların üzerinden beton aktı.
Şehit kanı dökülmüş toprağıma lüks villa temelleri çakıldı.
Ben sustum…
Ama gözlerim yaşla değil, harçla doldu.
Bir çocuk düşürdü kalbini bir gün bana.
Küçük bir oyuncak, minik bir mutluluktu.
Elimi uzatıp “Al evladım” dedim.
Ama o, başını telefonuna gömdü, beni duymadı.
Annesi, selfie çekiyordu.
Babası, kripto düşmüş diye sinirleniyordu.
Ben ağladım.
O çocuğun saf hayalini bile geri veremedim.
Geceleri, gökyüzüne bakarım.
Eskiden yıldızlarla konuşurduk.
Şimdi gökyüzü de bana küs.
“Sen de insanlara boyun eğdin,” diyor.
Haklı…
Ben de korktum yıkıcı açlıktan.
Her şeyin fiyatı var artık.
Sevginin bile!
İnsanlar arasında bir hastalık var artık.
Yüzleri güler, kalpleri döver.
Konuşmaları bal, niyetleri zehir.
Kime baksam, içindeki gerçek değil, etiket konuşur:
Marka kıyafet, sahte zarafet.
Dijital sevinç, analog vicdan.
Fotoğraf güzel, hayat puslu.
Bir kadın geçti üstümden.
Ayakkabısı kırmızıydı, çantası marka.
Ama gözleri…
Gözleri cam gibi kırılmak üzereydi.
Görünmek için yaşıyordu.
Sevilmek için değil, beğenilmek için.
Ben onun ruhuna sarılmak istedim ama çoktan sahte bir hayatın vitrinine kaldırılmıştı.
Benim kucağımda bile gerçek olamadı…
Yahu dedim kendi kendime,
Bu dünya niye bu kadar şaşkın?
Niye herkes bir diğerini kandırmakta ustalaştı?
Sonra anladım:
Hayat bir pazar olmuş,
Ve insanlar sahte parayla alışverişte.
Kalpazanlar sadece para basmıyor artık.
Duygu basıyor, sevgi basıyor, sadakat basıyor!
Ve hepsi sahte!
Ben toprağım dostum.
Her şeyi saklarım ama yalanı saklayamam uzun süre.
Eninde sonunda çürür.
Ve kokusu çıkar.
Şimdi sana söylüyorum:
Kendi hakikatinle yüzleş.
Ayağın bastığında ben sana yalan söylemem.
Ama sen bana sahte yüzle gelirsen,
Seni bile senden saklarım.
Unutma:
Toprak en sonunda herkesi alır.
Ama sadece gerçek olanı bağrına basar.
Yorumlar
Kalan Karakter: